Chapter Twenty-Three

1.1K 83 53
                                    

Multimedia:
Buray - İstersen
××××××××××××××××××××××
Ela Leyl Karataş Yenilmez...

Sabah uyandığımda, yatağımdaydım. Ege beni buraya taşımış olmalıydı. Utandığımı hissederek yanaklarımı şişirdikten sonra yataktan kalkıp tuvalete adımlamıştım. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı taradım ve aşağıya indim.

Salona girdiğimde, koltuğun üzerine uzanmış elinde telefonuyla Ege'yi buldum. "Günaydın." Diye mırıldandım.

Gözlerini bana çevirdiğine, ben gelmeden önce ifadesiz duran yüzünü güzel bir gülümseme kaplamıştı. "Günaydın." Dedi gözlerime bakıp. Sonra doğrulup tekrar konuştu. "Gece omuzumda uyuya kalınca, sen üşüme diye içeri taşımıştım. Uykunu bölmeye de kıyamadım. Sorun yok, değil mi?" Dedi yanlış anlaşılmaktan korkar gibi.

Başımı iki yana sallamıştım, karşısındaki koltuğa otururken. "Yok hayır, sorun yok. Teşekkür ederim ayrıca." Dedim ve, "Ne kadardır uyanıksın?" Diye sordum sonrasında.

"Bilmiyorum ki. Baya oldu." Dedi gülerek omuz silkip. İstemsizce gülümsedim.

"Kahvaltı yaptın mı peki?" Diye sorduğumda, başını iki yana salladı. Kaşlarımı kaldırdım. "Niye?"

"Seni bekledim."

Tekrar gülümseyip ayağa kalkarak salonun çıkışına adımladım. "O zaman ben güzel bir kahvaltı hazırlarım şimdi. Birlikte yaparız."

"Yardıma ihtiyaç var mı?" Diyerek arkamdan mutfağa geldi.

"Hayır, teşekkür ederim. Kendim halledebilirim." Dediğimde, mutfak masasının sandalyesini eliyle işaret edip konuştu. "Burada oturabilir miyim? Tek başıma oturmaktan sıkıldım."

Omuzumu silkerek başımı salladım. "Oturabilirsin tabii ki."

O sandalyeye oturarak yanağını eline yaslarken, ben yapacağım böreğin malzemelerini çıkarıyordum. Ege'ye bir sandviç hazırlayıp eline verdiğimde, bana bakarak gözlerini kırpıştırdı. "Şimdi bunu ye, börekler falan pişene kadar." Dedim yüzüne bakarak.

Gözlerini yüzümde hızlıca bir tür gezdirdi ve, "Teşekkür ederim." Dedi gülümseyip. Gözlerimi bir kez kırpıp yaptığım işlere geri döndüm.

Yarım saat sonrasında şahane bir kahvaltı masası hazırlamıştım. Yarın yapılacak birkaç anlaşmayı konuşarak yemeğimizi bitirdik.

Saate baktığımda, on bir'e yaklaştığını görerek Ege'ye döndüm. "Bugün bir maketi teslim etmem gerek, o yüzden şimdi giyinip çıkacağım." Diyerek çıkacağımı haber verdim.

"Seni bırakmamı ister misin?" Dedi bana dönerek.

"Yok hayır, yorulmana gerek yok. Ben en fazla iki saatte gidip gelirim." Dediğimde, kaşlarını kaldırarak başını iki yana salladı.

"Senin için bir şey yapmak beni asla yormaz, Leyl."

Gülümseyip saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım söylediklerinden utanarak. "Teşekkür ederim, ama gerçekten gerek yok. Zaten iki saat dışarıda beni beklemene de gönlüm razı gelmez."

Başını salladı. "Sen nasıl istersen o zaman."

Odama çıkıp hızlıca hazırlanarak tekrar aşağıya indim. Telefonu çantama koyarken, içeriye seslendim. "Ege, ben çıkıyorum."

Kapıyı açarken, Ege yanıma gelmişti. "Montunu almadan çıkıyorsun yine, Leyl. Kendine biraz dikkat eder misin? Hastalanacaksın." Dedi montu askılıktan alıp üstüme giydirerek. Sonunda giydirdiğinde, fermuarı ağzıma kadar çekerek memnun bir şekilde gülümsedi. "Eldiven rahatsız ediyor, giyme. Arabanın dışında olduğun zaman en azından elini cebine koy, üşümesin ellerin."

SwayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin