Chapter Thirty-Two

897 74 22
                                    

Multimedia:.
Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ölsem Yeridir
×××××××××××××××××××××××××××××
Ela Leyl Karataş Yenilmez...

İlk uyandığımda, nerede olduğumu kavrayamadım. Odaya nasıl geldiğimi düşünürken, Ege'nin taşıdığını anlamam fazla zamanımı almamıştı.

Üstümdeki yorganı hızlıca atarak aşağıya koşar adımlarla indiğimde, onu salonda hazır bir şekilde otururken bulmuştum. Fısıltıyla konuştum. "Ege... Geldin."

Gözlerini gözlerimle buluşturdu. Gözlerindeki kırgınlık yutkunmama sebep olmuştu. Gözlerini kaçırıp saçını karıştırdı. "Günaydın."

Günaydın mı? Konuşmayacak mıydı? Hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktı?

"Niye orada dikiliyorsun, Leyl?" Diye sorduğunda, küçük adımlarla yürüyüp karşısındaki koltuğa oturdum. Gözlerine bakmaya utanıyordum.

Dudaklarımı ıslatarak ona bakmadan konuştum. "Ege, çok özür dile-"

Ayağa kalktı. "Şu an konuşmak için kendimi hazır hissetmiyorum, Leyl. Bir süre daha hazır hissedeceğimi de düşünmüyorum. Sonra konuşalım lütfen." Bana küçük bir bakış atarak hareketlendiğinde, hızlıca ayağa kalkıp karşısına geçtim. Kaşındaki yarayı gördüğümde, elimi uzatıp tedirgince dokundum. Gözleri kapanırken, nefesini seslice vermişti.

"Bu nasıl oldu?" Diye sordum, yara bandının üstünü hafifçe okşarken.

Yavaşça yutkunarak başını biraz geriye çekti. "Sorun yok, Leyl. İyiyim."

Gözlerim doldu. Elimi geri çekerek arkaya birkaç adım attım. Gözlerini kaçırdı ve hızlı bir şekilde konuşup salonu terk etti. "Sen kahvaltını yap, ben arabada seni bekliyorum."

Sesindeki soğukluk bedenmi titretmişti. Ellerimi yüzüme koyarak derin bir nefes almaya çalıştım. Odama yönelip üstümü hızlıca değiştirerek evi kilitlemiş ve arabaya binmiştim.

Ege bana baktığında, kaşlarını çattı. Arabadan inerek eve girdi ve kısa bir süre sonra elinde kabanımla çıkıp arabaya bindi. Kabanımı uzatıp arabayı çalıştırdı sonrasında. "Montunu unutma bir daha, Leyl."

Başımı salladım. Ağlamak istiyordum. Niye bu kadar düşünceliydi ki? Onunla yine benim aptallığım yüzümden uzaklaşmıştık.

Gözümden bir yaş aktığında, aceleyle silip derin bir nefes aldım. Şirkete vardığımızda, asansöre binerek ofislerimizin olduğu kata çıktık. Bana döndü. "İyi çalışmalar." Dedi ve odasının olduğu koridora adımladı.

Kendi odama girerek sandalyeye oturdum. Ben kendimi Ege'ye nasıl affetireceğimi düşünürken, kapım tıklatılmıştı. "Gelebilirsiniz."

Bu şirketin kafetaryasında çalışan Kerem'di. Ege onu bir kavgadan kurtarmıştı sanırsam, sonra da burada işe almıştı.

"Günaydın, yenge. Ömer abi gönderdi bunu, kahvaltı yapmamışsın. Bunların hepsi bitecekmiş, kendisi kontrol edecekmiş, öyle dedi." Demiş ve masama iki tane tost, ve bir bardak kahve bırakmıştı.

"Sağ ol, Kerem." Dediğimde, gülümseyip odadan çıktı.

Telefonu elime alarak Ege'ye mesaj attım.

Gül güzelim♡: Teşekkür ederim.

Ege: Afiyet olsun.

Kendimi öyle kötü hissediyordum ki, hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum.

İşe odaklanmaya çalışarak laptopu açtım. Bakışlarım yemeğe kaydığında, gözlerim tekrardan dolmuştu. Sinirlendiğim bir anda, düşünmeden dediklerim, bana Ege'yi kaybettirebilirdi. Belki de çoktan kaybettirdi.

SwayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin