Multimedia:.
Dolu kadehi ters tut ft. Sedef sebüktekin- Gitme
××××××××××××××××××××××××××××
Ela Leyl Karataş Yenilmez - 8 gün sonra..."Tamam, Yeliz. Sağ ol. Bir şey olursa, ararsın." Dedim telefondaki Yeliz'e.
Telefonu kapatıp laptopa geri döndüm. Yetiştirmem gereken önemli bir tasarım vardı. Bugün sabahtan beri Black Stone holding'teydim, ve oldukça yoğun bir gün geçiyordum.
Geçen birkaç günde, Ege benim olduğum ortamlarda olmaktan özellikle kaçınarak benimle çok gerekli olmadığı sürece muhattap olmamaya çalışıyor ve benden köşe bucak kaçıyordu. Ben de ona rahatsızlık vermemek için evdeyken, ya da şirketteyken odamdan çıkmayarak ona görünmemeye çalışıyordum. Fakat çok yorulmuştum, ve onunla yan yana olmayı fazlasıyla özlemiştim.
On dakika sonra İngiltere'den gelen David bey'le olacak toplantının dosyalarını elime alarak toplantı odasına gittim. Bütün ekipin hazır olduğunu görerek onlara gülümsedim. Kısa bir süre sonra David bey ve ortakları gelmişti.
"Welcome to Turkey, Mr. Black." Dedim hafifçe gülümseyerek. (Türkiye'ye hoş geldiniz, bay Black.)
"Thanks, Mrs. Yenilmez. I’ve always wanted to come here." (Teşekkür ederim, bayan Yenilmez. Hep buraya gelmek istemiştim.)
Diğerleriyle de selamlaştıktan sonra oturmuştuk. "The interior drawing of the building is finished. We just have to sign the contract to begin the work." (Binanın iç çizimi tamamlandı. İşe başlamak için sadece sözleşmeyi imzalamamız gerekiyor.)
Sözleşmenin birkaç noktasını konuştuktan sonra sonunda imzalamış ve işi bağlamıştık. Şimdi şirketin önünde onunla vedalaşıyorduk. "Good bye, Mr. Black. Wish you a good journey."
(Hoşçakalın, bay Black. İyi yolculuklar dilerim.)"Until de meet again, please take care of yourself, Dear Mrs. Yenilmez." (Tekrar görüşene kadar, lütfen kendinize dikkat edin, sevgili bayan Yenilmez.)
"And you too, Mr. Black." (Ve siz de, bay Black.) Dedim nazikçe gülümseyerek.
Gülümsedi ve arabasına binip gitti. Odama çıkarak yorgunlukla sandalyeye oturdum. Kısa bir süre daha dinlenip eşyalarımı toparlayıp arabama binmiş ve kursa sürmüştüm.
Arabayı park edip hızlı adımlarla sınıfıma girdim. Sketchleri, laptopu falan çıkarırken, sınıfa Barış bey girmişti. Ege'yi gördüğü günden beri bana sadece başıyla selam vermekle yetiniyor hiç çbir konuşmaya girişmiyordu, şükür.
Yavuz hoca girdi ve konuyu anlatmaya başladı. Odaklanamasam da birkaç not almayı başarmıştım. Ders bittiğinde, toparlanarak arabaya binip eve gittim.
Eve girerek montumu asklığa asıp salona baktığımda, koltuğa oturan Ege'yi buldu bakışlarım. Ona görünmeden çıkmayı planlasam da, o beni görmüştü. Gözlerime bir süre baktı sonra yutkunup elindeki kağıtlara geri döndü. "Hoş geldin." Dedi buz gibi olan bir sesle.
Ne kadar soğuk olsa da, bana karşı inceliğinden ve kibarlığından asla ödün vermiyordu. "Hoş buldum." Diye mırıldanıp hızlıca odama çıktım. Üstümü değiştirip saçlarımı toplayarak mutfağa yönelmiş ve dün yaptığım yemekleri ısıtmıştım.
"Yemek hazır." Diye çağırdım Ege'yi. Akşam yemeği bir arada olduğumuz tek zaman dilimiydi artık.
Mutfağa geldiğinde, masaya oturdu. Tabağını önüne koyup karşısındaki sandalyeye oturdum. "Eline sağlık."
"Afiyet olsun."
Bu da günde yaptığımız tek diyalogtu artık. Yemeğimizi sessizce yemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
Romance(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...