Multimedia:.
Son feci bisiklet - Gece
×××××××××××××××××××××××××××××
Ömer Ege Yenilmez...Leyl'le konuştuğum gecenin sabahında telefonum bozulmuştu. O sebepten dolayı onu arayamamış ve iki gün değil de üç gün sonra geleceğimi söyleyeymiştim.
Canıma okuyacaktı, fakat yapabileceğim bir şey maalesef yoktu. Ona otelin telefonundan birkaç kere ulaşmaya çalışmıştım, ama telefonu açmamıştı. Yeni bir telefon almış olsam da, buradan yeni bir hat almakla uğraşamamıştım.
Uçağın Sabiha Gökçen havalimanına iniş yapmasıyla yerimden kalkarak çıkışa yöneldim. Pasaport kontrolünden geçmiş ve çantamı alıp bir taksiye binmiştim. Kimse geleceğimi bilmediği için Leyl'e sürpriz olacaktı.
Taksi evin önünde durduğunda, ücreti ödeyerek evden içeri girdim. Ev çok sessiz ve karanlıktı. Hiçbir ışığı açmadan merdivenleri bavulumu sürükleyerek çıktım. Leyl'in odasının kapısı da yukarı çıkmamla aynı anda açılmıştı. Bağırtısını duyduğumda, gülümemek için kendimi zor tuttum.
"Dur yerinde! Sakın hareket etme, elimde silah var."
Bir şey demeyip ne yapacağını bekledim. Acaba silahı ne zaman almıştı?
"Kimsin?" Dediğinde, birkaç adım atarak koridorun ışığını açtım. Beni görmesiyle, gözleri ve ağzı şaşkınlıktan açılmıştı. Elinde tuttuğu biber gazı, yani silahı yere düştü. "Ege?" Diye mırıldandı şokla.
Gözlerine bir şey söylemeden bakmaya devam ettiğimde, derin bir nefes alıp verdi. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Kollarımı açtığımda, hiç vakit kaybetmeden koşarak üstüme atlayıp kollarını sıkıca boynuma sarmıştı. Mutlulukla gülümsedim. Ben yaşamıyormuşum ya!
Kollarımı beline sararak onu havaya kaldırdığım an, bacaklarını belime dolayıp boynumdaki kollarını sıkılaştırdı.
Kalbimin atışları hızlanırken, derin derin nefesler alarak hasret kaldığım kokusunu içime çektim. Artık yuvama kavuşmuştum, benden mutlusu yoktu.
Burnunu boynuma hafifçe sürttüğünde, başındaki kapşonu indirip saçlarındaki tokayı çözerek omuzlarına dökülen uzun saçlarına burnumu yasladım.
Ah, bu nasıl bir özlemdi böyle? Ben nasıl katlanabilmiştim bunca zaman ondan uzakta kalmaya?
Bir süre daha sarılı kaldıktan sonra Leyl bir anda başını geriye atıp gözlerime dolu gözleriyle baktı. Ben ne diyecek diye beklerken, ondan hiç beklemediğim bir şey yapmıştı.
Bana tokat attı. Çok sert bir tokat.
Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettiğimde, çok sinirli bir şekilde sağ omuzuma yumruklar atarak konuşmaya başlamıştı.
"Sen neredesin ha?! Neredesin?! Sen hiç düşünmüyor musun, beni bekleyen biri var, beni merak eder diye? Öldüm öldüm! Üç gündür bir dakika bile uyumadım, ağzıma bir lokma girmedi ya! Sen niye telefonları açmıyorsun?! Milyon kere aradım, mesaj attım. Bilet alıyordum, Fransa'ya gelecektim yarın, eğer gelemseydin. Bu yaptığın düpedüz düşüncesizlik, çocukluk." Leyl oldukça kızgın bir şekilde konuşmaya devam ederken, ben sanki karşımda bir mucize varmış gibi hayranlıkla onu izliyordum. Sinirliyken çok güzel olduğundan haberi var mıydı?
O hala kucağımdayken, birkaç adım atarak sırtını duvara yasladım.
"Sana bir şey mi oldu? Başına bir şey mi- Ne yapıy-"
Daha fazla dayanamamıştım. Alt dudağını dudaklarımın arasına alarak düşlediğim şeyi yapıp onu öptüm. Sinirden kaldırdığı omuzları çökerken, gözlerini kapatmış bir elini omuzuma koyup diğer elini enseme bastırarak öpüşümü kabul etmişti. Ben de gözlerimi kapatmış ve belindeki kollarımı sıkılaştırmıştım. Onu çok fazla özlemiş ve ona kavuşmayı günlerce düşlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
Romance(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...