Multimedia :
Madrigal - Neden diye sorma
×××××××××××××××××××××××
Ömer Ege Yenilmez...Karşımda oturmuş yapacağı konuşma için dudaklarını aralamıştı. "Teklifini düşündüm, Ömer." Dedi sonunda konuştuğunda, ve derin bir nefes aldı.
Reddedecek şimdi kesin.
Hemen aklına kötüyü getirme, Ömer. Belki kabul eder.
"Evet?" Demiştim sorarcasına.
"Kabul ediyorum teklifini, ama iki şartım var." Dedi.
"Ela, biraz daha düşünemez misin? Biliyorum çok akıllıca bir fik-" Kendimi kabul etmeyeceğine öyle hazırlamışım ki, dediğini sonradan algılamıştım.
"Ne? Kabul ediyorum mu dedin sen?" Diye sordum dünyanın en garip şeyini söylemiş gibi.
Ela kaşlarını hafif çatmış bir şekilde başını onaylar anlamda salladı. Hakkımda ne düşündüğünü çok merak ediyordum şu an.
Deli, manyak, salak
Bu ne şimdi?
Hakkında ne düşündüğü, sormuyor muydun?
Teşekkürler bilgilendirdiğin için.
Ne demek.
"Şartlarını söyler misin?" Diye sordum, konuşmayı hatırladığımda. Çok fazla heyecan yapmıştım.
"İlk şey, aynı evde yaşayacaksak dini nikah kıymamız gerek. Seninle o olmadan yaşamam uygun değil." Dediğine başımı onaylar anlamda sallayarak cevapladım. "Selim'e bundan bahsetmemiz lazım ben ondan bir şey saklayamam. Bahsetemesem bile, kendisi bir şey sakladığımı anlayabilecek kadar beni iyi tanıyor. O yüzden bunu sadece ona anlatalım."
"Aynen, ben de öyle düşünüyordum. Ama Selim'in tepkisinden çekiniyorum biraz açıkçası. Kardeşisin sonuçta." Dedim tedirginlikle.
"Çekinmene gerek yok. Selim benim kararlarıma saygı duyan biri. Bazen onaylamadığı şeyler olabiliyor, ama kendim için doğru şey yapacağımdan emin olduğu için hiçbir zaman bana karışmaz." Demişti kendinden emin bir sesle. Sesinden aldığım güvenle konuşmaya başladım.
"Şartlarına dair hiçbir sorunum yok. Anlaştık o zaman?" Demiş ve ona elimi uzatmıştım. Gözlerini elime çevirdiğinde, nefesini verdi. Bakışlarını tekrar gözlerime çevirince anlamıştım. Elimi indirirken, mahcupça gülümseyerek baktım yüzüne. "Kusura bakma lütfen."
'Sorun değil.' anlamında başını iki yana sallayıp hafifçe gülümsediğinde, tekrar konuştum. "Selim'i arayalım o halde. Şimdi gelsin konuşalım."
Başıyla onaylayıp telefonunu çantasından çıkardı. Telefonda bir şeyler yaparak kulağına götürdüğünde, soğmaya yüz tutan kahvemden bir yudum almıştım.
"Alo, Selim?" Demişti Ela, telefonun açılmasıyla.
"Müsait mıydın?" Selim cevap vermiş olmalı ki, konuşmaya devam etti. "Iıı şey, buluşabilir miyiz? Seninle konuşmam gereken bir şey var." Biraz sustuktan sonra tekrar konuştu. "Hayır, merak etme. Kötü bir şey olmadı." Dedi. "Yok, yalnız değilim. Yanımda Ömer var."
"Geldiğinde konuşalım. Sana konum atıyorum şimdi." Gülümseyip devam etmişti. "Görüşürüz, yakışıklı." Telefonu kapatarak gözlerini gözlerime değdirdi. "Geliyor şimdi." Dediğinde, başımı 'Tamam.' anlamında salladım.
Tek tük konuştuğumuz on beş dakikanın sonrasında Selim gelmişti kafeye. Yüzünde ikimizin neden bir arada olduğunu anlamadığını belli eden bir ifade vardı. Benimle selamlaştıktan sonra Ela'yla sarılıp onun yanına, benim karşıma oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
Romance(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...