Multimedia:.
Çağatay Ulusoy - Mutlu sonsuz
×××××××××××××××××××××××××
Ela Leyl Karataş Yenilmez...Gül güzelim♡: Ege (04:47)
Gül güzelim♡: Eğer yarın sabah (04:47)
Gül güzelim♡: Beni öptüğün için benden özür dileyeceksen, (04:48)
Gül güzelim♡: Bir daha bana dokunma. (04:51)Bu mesajları yarın benden özür dileyeceğinden yüzde yüz emin olduğumdan atmıştım.
Telefonu yatağın yanındaki komodine koyarak gözlerimi yumdum. Kalbim o andan beri hiçbir şekilde sakinleşmemişti.
Bir iki saat daha uyumaya çalışmamla geçerken, alarmın çalmasıyla, yerimden kalktım. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkamış ve aşağıya inmiştim.
Çay demliğini ocaktan alarak bardakları doldururken, hazırlanmış bir şekilde mutfağa giren Ege'ye kaymıştı bakışlarım. Kalbim hızla vurdu göğüs kafesime.
Demliği yerine bırakarak ona döndüm. Üstündeki lacivert takım ona yine oldukça etkileyici bir görünüm vermişti. Yutkunarak gözlerine baktığımda, onun bana doğru geldiğini gördüm. Aklıma dün gecenin gelmesini engellemeyerek derin bir nefes aldım. Yanaklarımın kızardığının farkındayken, başımı kaldırıp gözlerine bakarak kısık bir sesle konuşmuştum. "Günaydın."
Yandan bir gülümsemeyle eğilip başımın üstüne dudaklarını bastırdı. "Günaydın, güzelim."
Güzelin miyim gerçekten?
Ne?!
"Hadi otur, kahvaltı yapalım. Geç kalacağız." Dediğimde, başını sallayıp masaya oturdu.
Kahvaltıyı yapmaya başladık, ama ben bir şey yiyemiyordum. Ege yemek yerken, bakışlarını bana dikmiş her hareketimi takip ediyordu. Sonunda pes edip elimdeki çatalı masaya bırakmış ve ona bakmıştım. "Ege, şöyle bakmayı keser misin lütfen? Yemek yiyemiyorum."
Gülümserken, gözlerini benden çekerek tabağına baktı. "Affedersin. Tamam, bakmıyorum."
Yemeğimi kısa sürede bitirerek odama çıktım ve hızlı bir şekilde hazırlanıp tekrar Ege'nin yanına indim. Saatimi bileğime takarken, bir yandan da telefonu çantaya koymaya çalışıyor ve Ege'nin yanına doğru adımlıyordum.
Sonunda telefonu çantaya koyduğumda, başımı kaldırdım ama aynı anda yüzümü sert bir şeye çarptım ve geriye sendelendim. Ege kolumdan tutup kendine çekmiş ve beni düşmekten kurtarmıştı.
Gözlerine baktığımda, "Dikkatli olman gerektiğini sürekli sana hatırlatmalıyım galiba." Dedi bileğime iki saattir takamadığım saatimi iki saniyede takarak. "Biraz daha dikkatli ol lütfen, Leylcim."
Başımı sallayıp çantamı omuzuma astım. "Tamam. Olurum."
Sonra da evden çıkmış şirkete gitmiştik. Her gün olduğu gibi beni odamın kapısına bıraktığında, ona döndüm.
"İstersen ara sıra odama uğrayabilirsin. Ne yapıyorum falan diye gelip bakabilirsin arada." Dedi oldukça şirin bir ifadeyle. Kendime engel olamayarak gülümsedim. "Olur, arada uğrarım." Dediğimde, gülümsedi o da.
"Gidiyorum ben o zaman?" Demişti tek kaşını kaldırıp arkasını göstererek. Başımı salladım. "Görüşürüz." Dememle, elimi bırakarak arkasını dönüp gidiyordu ki, onu durdurdum. "Ege."
Işık hızıyla geri önümde durup beklentiyle gözlerini gözlerimle buluşturmuştu. "Efendim?" Dedi derin bir nefes alıp.
Parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımı yanağına bastırarak küçük bir öpücük kondurdum. "Günün güzel geçsin." Dedim, geri çekildiğimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
Romance(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...