Multimedia:
Emir Taha - Huyu Suyu
××××××××××××××××××××××××××××
Ela Leyl Karataş Yenilmez...Saçımda gezinen parmaklar mayışmamı sağladığında, yerime biraz daha yerleşmiştim. Dudaklarını alnımın ve saçımın kesiştiği yere bastırıp burnunu hafifçe saçlarıma sürtmüş ve izlediği haberlere geri dönmüştü.
İşaret parmağımı görüş alanımdaki köprücük kemiğine değdirdiğimde, yavaşça yutkundu. Boynuna küçük bir öpücük kondurmamla, yerinde hafifçe kıpırdanmıştı. "Leyl?" Dedi kısık bir sesle.
"Hım?" Diye yanıtladım ben de başımı boynundan kaldırmayarak.
"Ne yapıyorsun?"
Başımı boynundan çekip gözlerine tek kaşımı kaldırarak baktım. "Bir şey yapmıyorum?" Demiştim elimle yüzüne gelen saçlarını arkaya atıp.
Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gözlerini kapatmış ve burnunu yanağıma yaslamıştı. Ben de gözlerimi kapatarak kollarımı boynuna sardım. "Yoo, gayet de yapıyorsun şu an." Diye fısıldadı kulağıma boğuk bir sesle.
Başımı geri çekip burnumu hafifçe burnuna değdirmemle, derin bir iç çekmişti. Fısıldadım açtığı gözlerine bakıp. "Ne yapıyormuşum peki?"
"Kaşınıyorsun... Çok fena kaşınıyorsun, küçük hanım." Dedi, aynı sesle fısıldayıp dudaklarıma bakarken.
Az sonra bu yaptığıma utanacağımın bilincinde olarak dudaklarımın aralık dudaklarından sızmasını sağladım. Gözlerini kapatıp ellerini belime yerleştirdiği an, telefonumun melodisi evi sarmıştı.
Işık hızıyla geri çekilerek kucağından yere atladığım sıra, O elini yüzüne koyup sertçe nefeslenmişti. Sehpada duran telefonumu elime aldım.
Selim♡ arıyor...
Aramayı yanıtlamamla, yüksek sesle bağırması yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. "Ela! Ela!"
"Ne oldu, Selim? Niye öyle bağırıyorsun Allah aşkına?" Dedim koltuğa ilerleyerek. Ege'nin yanına oturacakken, buna izin vermeyip bileğimden tekrar kucağına çekti. Ona baktığımda, elini saçıma koyarak omuz silkmişti.
"Ömer yanında mı?" Dediğinde, başımı salladım. Ardından onun karşımda olmadığını hatırlayarak sorusunu yanıtlamıştım. "Hı hı, yanımda."
"Hoparlörü açar mısın?"
Dediğini yapıp hoparlörü açtım. "Seni dinliyoruz."
"Ben evleniyorum, arkadaşlar!"
"Ne?!" Dedim yüksek bir sesle. "Ay biliyordum! Kabul etti değil mi?"
"Evet! Ailesiyle tanışmam için onlarla konuşup gün belirleyecekmiş." Dedi heycanlı heycanlı. İstemsizce gülümseyip Ege'ye baktım. O da gülümseyip dudaklarını şakağıma bastırmıştı.
"Hayırlı olsun, canım benim. İnşallah hep mutlu olursunuz." Dediğimde, Ege de Selim'i tebrik etmişti. Sonunda telefonu kapattığımızda, koltuğa fırlatıp başımı Ege'nin boynuna yerleştirdim. "Uykum geldi." Diye mırıldanmıştım sonrasında.
Bir kolunu bacaklarımın altından geçirerek diğer elini sırtıma koyup koltuktan kalktı. "Hasta olacak gibisin iki gündür. Ne hissediyorsun?" Dedi şefkatli bir sesle merdivenleri çıkarak.
"Biraz yorgunum, bir de bugün iki kez hapşırdım." Dediğimde, dudaklarını alnıma değdirdi.
"Ateşin yok. Yarın hala yorgunsan doktora gideriz, tamam mı?" Demişti, odanın kapısından içeri girerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
Romance(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...