Multimedia:
Ozbi - Geceyi anlatmış
××××××××××××××××××××××××××
Bir buçuk yıl sonra
Ela Leyl Karataş Yenilmez..."Anne."
Pantalonumun paçasını ısrarla çekiştiren Esila'ya baktım. Gözlerini kocaman açmış, saçı bir kuş yuvasına dönmüş bir şekilde ona cevap vermemi bekliyordu. Çekiştirmesinden dolayı belimden düşmek üzere olan pantolonu düzelttim. "Efendim, annem?"
"Ege nerede?"
Ve evet, yeni modası: Babasına benim seslendiğim gibi seslenmesi.
"Küçük cadı, Ege demeyecektik hani?" Dedim tek kaşımı kaldırarak.
Başını salladı beni geçiştircesine. "Babam nerede?" Diye sordu yine. Öğlen uykusuna yattıkları sırada, Ege şirkete önemli bir toplantı için gitmişti.
"İşe gitti, bebeğim. Biraz sonra gelecek." Dedim, çorbanın altını kapatıp pilavın pişip pişmediğine bakarken.
"Ama bugün gitmeyecekti." Diyerek alt dudağını ağlamak üzere sarkıtmıştı. Hızla eğilip onu kucağıma aldım.
"Hemen gelecek, balım. Ağlama." Dedim yüzüne bakarak. Kapının açılma sesini duyduk. "Hatta geldi, bak. Koş hadi." Deyip onu yere bırakmış ve poposuna hafifçe vurmuştum.
Elini oraya koyup kaşlarını çattı. "Anne." Dedi beni uyarır gibi.
"Özür dilerim, Esilacım." Diyerek elimi teslim oluyormuşum gibi kaldırmıştım.
Bana son bir bakış atıp hızlı hızlı dışarıya çıktı. İki saniye sonra da neşeli çığlığı duyuldu. "Ege, hoş geldin!"
"Hoş buldum, Yıldız'ım." Dediğini duymuştum Ege'nin. Mutfağa geldiklerini yaklaşan adım seslerinden anlayarak elimi yıkayıp havluyla silmeye başladım.
Kucağında Esila'yla mutfağa giren Ege'yi gördüğümde, gülümsedim. Bakışları gözlerime değdi. Gözleri her zamanki gibi üstümde aheste aheste gezindi. Kocaman gülümsedi sonra. Şu an oldukça paspal bir haldeydim. Saçım bir topuz olarak toplanmış, ama topuz hariç her şeye benziyordu. Üstümde Ege'nin siyah bol bir tişörtü, ve hangi pijamamın olduğunu bilmediğim bir pantolon vardı. Fakat Ege dünyanın en güzel şeyini görmüş gibi bakıyordu bana her seferinde.
Hızlı birkaç adım atarak yanıma ulaştı ve burnunu saçlarıma hafifçe sürtüp dudaklarını başımın üstüne bastırdı.
"Hoş geldin." Dedim, kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yaslarken. Boş olan kolunu omuzuma sardı. "Hoş buldum, yavrum." Diye mırıldandı eliyle saçımı hafifçe okşayıp.
Esila abartılı bir iç çektiğinde, gözlerimiz ona kaymıştı. "Anne, acıktım." Dedi kaşlarını kaldırarak. Acıkmış olduğu falan yoktu, ilgi istiyordu. Özellikle babasından. Nitekim, hemen de istediğini elde etmişti.
Ege, "Oy oy, babasının birtanesi, acıkmış mı?" Deyip kolunu benden çekti ve Esila'yı kucağında zıplattı. "Yerim onu ben, yerim." Sonra havada tutup karnını hafifçe ısırdı. Esila çığlığa benzeyen bir kahkaha atarak elini Ege'nin yüzüne koyup onu engellemeye çalıştı. Ege de gülerek geri çekilmiş ve Esila'yı omuzuna oturturken, bana doğru dönmüştü. "Uzay nerede? Hala uyuyor mu?" Dediğinde, başımı salladım.
"Sen gittikten sonra birkaç kere uyandı, az önce uyudu yine." Dedim ocağı kapatarak.
O da başını sallayıp Esila'ya döndü. "Yıldız'ım, Uzay'ı sen uyandırmak ister misin?" Diye sormuştu, Esila'nın birbirine giren saçlarını canını acıtmadan parmaklarıyla çözerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
Romance(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...