Saatler

1.2K 74 185
                                    

Araba bir barın önünde durduğunda ikiside kapılarını açıp indi. Ben hariç. Çünkü yine karamsarlaşmaya başladımki söylediğim gibi. Bu elimde değil.

"Hadi Windy."

Sandra'nın sesiyle gözlerimi içinden ışıklar çıkan mekandan çekip ona diktim.
Özgüvenli ve heyecanlı...
Bu bakışlarla rahatlıyor ve isteksiz bir şekilde gergin olsamda itaat ederek başımı sallayıp kapımı açıp arabadan iniyorum ama titremeden de duramıyorum gerginlikten ve kendime günensizliğim tavan yaptığından. Ellerim uyuşurken daralıyorum. Biraz fazla mı abartıyorum ne?
Yeni insanlarla tanışmayı kalabalık mekanlara girmeyi sevmiyorum ama burası New York. Ben artık burada yaşıyorum.

İçeri girdiğimizde ışıklar gözlerimi kamaştırırken burnuma gelen alkol ve ter kokusu midemi bulandırınca dudaklarımı birbirine bastırdım. Berbat bir koku...Denver belimi kavrayıp beni kendine çekti. Dondum kaldım ama geri çekilmeye de sebep bulamadım. Birbirine sürtünerek dans eden kalabalığın içine girerek ilerlerken ona güvenebileceğimi düşünerek kendimi ona bırakıp etrafı izlemeye başladım. Burası filmlerde gördüğüm barlara benzemiyor. Daha çok club gibi.

Kaybolmayayım diye belimi kavrayan eller sıkıca beni daha da kendine çekince nefes alamayarak gözlerimi kocaman açtım ama o anlamlada yapmadığını anlamakta güçlük çekmiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kaybolmayayım diye belimi kavrayan eller sıkıca beni daha da kendine çekince nefes alamayarak gözlerimi kocaman açtım ama o anlamlada yapmadığını anlamakta güçlük çekmiyorum. Başıma bir şey gelemesini istemiyor ve gerildiğimi anlayabiliyor. Sahiplenici...

Kalabalığın içinden çıktığımızda Sandra'yı takip ederek sandalyesi olmayan bir masanın önünde durduk. Barlarda hep böyle masalar olmasını hiç anlamıyorum doğrusu. Yorulduğumuzda ne yapıyoruz? Bağdaş kurup yere mi oturuyoruz?
Hemen duvarın köşesinde sıralanan masaları görünce kendi içimde düşündüğüm ve gereksiz büyüttüğüm konuya gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne aptalım ama?

Başımı kaldırdım ve hemen karşımdaki masanın diğer ucunda dikilen, kırmızı saçlı kızın beni baştan aşağı süzüp Sandra'nın kulağına eğilerek bir şeyler fısıldamaya başlamasıyla dondum kaldım. Yanındaki sevgilisi olmalı ki o da aynı şekilde dikkatle beni izliyor. Gözleri vücudumda gezinip duruyor bunun beni rahatsız ettiğini biliyor olmak sanki ona bu çok zevk veriyormuş gibi gözüküyor. Bende kimseyi tanımamanın verdiği gerginlikle yanlış bir şey söylemekten korkuyormuşçasına bekliyorum ki korkuyorum. Oysaki ne için? Bir daha bu bara gelmeyeceğim ve bu yüzleri görmeyeceğim. Bundan eminim. Onların bakışlarından rahatsız olarak başımı çevirdiğimde bar masasının arkasında gördüğüm tanıdık yüzle bütün dikkatimi ona verdim. Gözlerimi de kocaman açmadam edemedim. Koyu kahve saçlarını geriye yatırmış damarlı elleriyle şişeyi sallayarak içindeki sıvıyı bardaklara boşaltmaya başlarken kaşlarını sanki sinirlenerek çatmış ama işine odaklandığı ve başka şeyler düşündüğü her halinden bellli olan- şu okul bahçesinde gördüğüm. Gizemli ve karizmatik adam.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin