Başka Biri-

522 52 116
                                    

Sessizliğin hakim olduğu odada, sonunda gerginliği bir o kadar gergin sesiyle noktalandırdı.

"Gidelim mi?"

Çekinerek sormuştu. Başımı salladım. David'le ikimiz sanki emir almış askerler gibi ayağa kalkarken, o David'e montunu giydiriyor, ben ise dikkatle onu izliyorum şimdi. Garip davranıyor. Sanki diken üstündeymiş gibi. Evet...O fotoğrafları görmemi istememişti ama neden? Sanırım onları sakladığını bilmemi istememişti. O notu. Yatağının üzerinde uzanan tişörtümü. Kazağının içinden salanan kolyemi...Hepsini saklamıştı. Demek unutmak istememişti. Oysaki ben, hiç böyle düşünmemiştim. Beni gördüğünde tanımamasını bile bekliyordum açıkçası. Onu terk eden adamı. Mutlu bir hayatı olduğunu düşünüyordum zaten hep. Öyle hayal ediyordum. Onu hakkeden bir adamla birlikte, güzel bir evde yaşadığını ve hala dans ettiğini...Düşünüyordum. Çünkü bana öyle söylemişlerdi. Çok mutlu olduğunu ve beni unutmakta hiç zorlanmadığını. Bende...
Giderken...Onu terk ederken...Bu şehre gömerken...
Kendimden bir parçayı ona bıraktığımı bilmiyordum ve işte şimdi, tıpkı o zamanlar istediğim gibi. Koltuğumda sızarken hayal ettiğim gibi onu yakından izliyorum. Güzel yüzünü...

"Babacığım?"

Omzuma dokunan minicik el, beni dürttüğünde titredim. Dalmış arabaya ne zaman bindiğimizi anlayamamıştım. Sahi ne zaman çıkmıştık evden, sokaklarda uzaklaşmak adına?? Windy'nin David'e kızma sesiyle gülümsedim. Araba kullanan birini rahatsız etmenin doğru olmadığını söylüyor, yola bakmaktan zaman bulabildiğim anlarda ise dikiz aynasından benim onu izleyen gözlerimden kaçışını izliyorum. David'e kızıyor ama eskiden kendisininde arabada hiç rahat durmadığını biliyor. O yüzden ben onu gülerek izlerken utanıyor. Yanakları kızarıyor, ben ise onu izlerken bir an geçmişe dönüyorum. Yanımda oturuyor. Bacaklarını benimkilere doğru uzatıyor ve ben yolu izlerken parmakları yüzümde gezdiriyor. Saçlarımda, kulağımda, alnımda, kaşlarımda, gözlerimde, burnumda, yanağımda, dudaklarımda, çenemde, boynumda...Kıkırdıyor ben parmaklarını ısırıcakmış gibi yaptığımda kahkaha atıyor ve dudakları boynumda gezmeye devam ederken kendime hakim olamayacağımı bilerek durmuyor. Yoğun kokusu, başımı döndürüyor ve beni nefessiz bırakıyor. Parmakları boynuma öpücükler konduran dudaklarına uyum sağlarken boynumdan daha da aşağıya iniyorlar. Gömleğimin üstünden göğüsümde geziniyor ve oradan kasıklarıma uğruyorlar. Sonra daha da aşağılara...Şu anda benim bunları düşündüğümü biliyorsun. Öyle değil mi? Windy. David'in saçlarını okşarken. Gözlerin benimkilerle buluşuyor ve başını cama yaslıyorsun. Sende hatırlıyorsun. Öyle değil mi?

"Biraz yürüyebilir miyiz?

David'in yalvararak çıkan sesiyle başımı onaylayarak salladım ve arabayı bir ara sokağa park etim. Arka kapıyı inmeleri için ondan önce davranarak açtım. Teşekkür ettiğinde David bana bakarak arsızca gülümserken kıkırdadım. Sürekli bana, annesini Taylor'dan daha çok sevip sevmediğimi soruyor, aslında cevabı benden daha iyi biliyor. Geçmişi kurcalıyor. Nasıl tanıştığımızı, ona ne zaman aşık olduğumu, şarkılarımın hepsini ona mı yazdığımı...
Sorularıyla beni köşeye sıkıştırıyor. Neden benim onlarla yaşamadığımı ya da onların benimle...Neden annesinin o adamla, benim Taylor'la görüştüğümü...
Merak ediyor anlam veremiyor. Heyecanlı heyecanlı ikimizin eline sarıldığında yine gevezelik yapmaya başlayınca derin bir nefes aldım. Hiç susmadan konuşuyor, ben ise sessizce Winy'i izlemeye devam ediyorum. Uçuşan saçları, dolgun dudakları, kaşları, kızarmış burnu, yürürken kıvrılan bedeni...Kendime hakim olamıyorum ve o benden kaçmaya devam ediyor. Gözlerime bakmaktan. Hala gerginlik ensemizde geziyor çünkü. Ellerimizi bırakarak uzaklaşan David'le dudaklarımı merakla araladım. Kelimeler döküldü ve sonunda ilgisini çekebildiğim için sevindim.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin