Akışına Bırak

1K 56 88
                                    

Sigarası bittiğinde izmariti yere attı ve simsiyah botlarıyla ezdi. Saçları yüzüne düşmüş derin derin düşünüyor şimdi. Hala endişeli gibi ki haklı bakınca. Çünkü öyle olduğum zamanlar. Panik atak geçirdiğim. Yüzüm bembeyazken. Yani ruh gibi etrafta dolaşırken ben. Korkmamak elde değil ve bunun hakkında uzun süre düşünmemek. Çünkü biliyorum. Uzun süre düşündüğümden ve düşünmemeliyim derken. Eğer uzun süre düşünürsem kafayı yemeye başlarım ben. Delirmeye ve-Bakınca Alex çok iyi baş ediyor gibi. Gerçi çok derin düşünüyor. Her zamankinden daha derin. Ne düşünüyor sahi? Bu kadar. Kötü şeyler. Büyük ihtimal kötü şeyler...

Hızla ayağa kalktım. Kalktım çünkü yapamıyorum. Düşünmemeliyim derken yine düşünmeye başlıyorum. Kendimi darlamaya. Elimde değil gibi.
Acaba diyorum. Acaba Alex şu an neyi düşünüyor? Bir sürü sorunu olan hasta ve çekilmez şu küçük kızla neden- işte yine yapıyorum.

İç çektiğimde başını bana çevirdi. O da benim gibi düşünmeyi bırakmaya çalışıyor gibi. Dikkatini bana vermiş bir şekilde. Gözlerine baktığımda anlayabiliyorum bunu. Belimi tutup beni kendine çekerek güzel burnunu benimkine sürttüğünde de ne sevimli. Ne sevimli. Eğer öyle düşünseydi. Benim çekilmez ve sorunlu olduğumu. Bunu yapmaz kalkar giderdi şimdi. Herhalde. Ama o. Dudaklarımı öpüyor. Sıcacık ve tutkuyla öpen dudaklarıyla.
Kollarımı boynuna dolayarak onu daha da kendime çektiğimde de aslında gitmem gerektiğini biliyor ama açıkça o da benim istemediğim kadar istemiyor. Gitmemi...Evet. Salona gidip biraz çalışmam gerekiyor ama gitmek istemiyorum. Her zaman olduğu gibi ve o böyle öperken. Dudaklarımızı ayırıp uzaklaşmak. Çok zor geliyor. Kokusunun yerine boş salonun ter kokusunu solumak ve işte dudaklarımız ayrıldı. Çünkü o ayırdı. Çünkü biliyor. Gitmem gerektiğini ve çünkü biliyor. Ben yapamazdım. Yapmazdım. O kadar iradesizim. Boynumun altını öperek derin bir nefes aldığında benden uzaklaştı.

"2 saat sonra burada...Tamam mı?"

Gülümseyerek başımı salladım ve gideceğini zannederken sesizce onu izlemeye başladım ama aksine. Gitmiyor. İlgi ve dikkatle beni izlemeye devam ediyor. Benim onu izlediğim gibi.
Sonunda iç çekerek ayağa kalktığında da elini bana uzatıp benide kaldırıyor. Elerimiz buluştuğunda ise
okuldan çıkmak için kapıya doğru ilerleyerek fısıltılarıyla bizi izleyen insanların arasında okulun kapısına doğru hızlıca yürümeye başlıyoruz. Elimi sımsıkı tutuyor kaşlarını çatarak dişlerini sıkarken. Çene hatları belirginleşiyor ve o da rahatsız olduğunu açıkça belirtiyor. Sinirlenerek. Çünkü o da duyuyor. Benim duyduğum kadar.

"Şuna bak! İğrenç gözüküyor."

"Gerçekten anlam veremiyorum ama yakında kokusu çıkar?"

"Şu kızda ne buluyor?"

Sıkıntıyla iç çektiğinde okula girdik. Sesler de geride kaldı. Hemen karşımızdaki uzun koridorda, duvarlara yaslanarak yüksek sesle kahkaha atan arkadaşlarını izliyor şu an. Bir süre de bekliyor ve başını bana çevirdiğinde, arkadaşları bizi fark ederken yanağımı okşayarak dudağıma küçük bir öpücük kondurup yeniden "2 saat sonra söylediğim yerde." diyerek o mükemmel yürüyüşüyle onların yanına doğru ilerliyor.

"Uzaktan bakınca çok ürkünçlerdi. Yada bana göre öylelerdi sanırım. Çimlerin üzerinde oturan, duvarlara sigara izmaritlerini bastırarak söndüren, her zaman bira şişelerini yudumlarken alayla gülmek zorundalarmış gibi birde mükemmel giyinerek, bir kere baktığınızda önünüze dönünce bir kere daha bakmak istemenize sebep olacak o, bir kaç özenle bir araya getirilmiş gibi yakışılı, seksi, sempatik ve karizmatik; bakışlarıyla sizi büyüleyebilecek cazibeye sahip, adamlar. Sanki tek bakışlarıyla beni rezil edebilirler gibi. Tek kelimeleriyle...

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin