Sokağın karşısında, arabasına yaslanarak, beni izleyen ona doğru yavaşça yürümeye başladım. Gülümsedi. Burada ne işi var?! Yine beni azarlamaya mı geldi yoksa?? Anneme yeterince katlanıyor. Onun üzerimde bıraktığı psikolojik baskı bana yeterli oluyor aslında. Onunda bunu yapmasına gerek yok bakınca!!
"Selam."
Başımı salladım ve kaşlarımı kaldırdım. Konuşmasını, açıklama yapmasını bekliyorum. Çünkü konuşması gereken kişi ben değil o. O.
Evet. Konuşması gereken kişi o ama o da pek konuşacak gibi gözükmüyor ve işte ikimizde sessizlikte yuvarlanıveriyoruz. Gerginlik bir süre devam ederken sessizce o beni, bende botlarımı izliyorum ve sonunda-"Windy özür dilerim. Aptalcaydı ve ben...Sadece endişelenmiştim."
Aptalca olduğu doğru ama en azından kabul edebiliyor ve özür dilemesi de çok hoş. Çünkü onu affetmem gerek. Evet. Bu gerekli. Çünkü o ve Sandra'dan başka kimsem yok ve Sandra'ya da güvenmiyorum. Bu yüzden- Cevap vermediğim için omzumu dürttü ve alt dudağını büzdü. Eskiden de böyleydik. O bana karşı istemeden sert ve kaba davranır, ben küserdim. O da alt dudağını büzerek yeşil gözleriyle ben izlerdi ve işte yine aynı manzara. Seneler sonra. Bir kez daha omzumu dürtünce kendimi tutamadım ve gülümsedim.
"Beni afettin mi?"
Gülümsememek için kendimi zorlayıp dudaklarımı büzdüm ve omuz silktim. O da kıkırdamaya başladı. Çünkü biliyor. Ben ne kadar cevapsız bıraksamda... Onu affetmememin imkansız olduğunu. Biliyor.
Şapkasını çıkarıp saçlarını düzletti ve gözlerini elimdeki deri cekete dikti. Dudaklarındaki gülümseme akıp gitti o an. Kaşları çatıldı. Uzun süre cekete bakındı. Ne garip. Herkes ne takıntı haline getirdi bu olayı.
Anlamayarak onu izlemeye devam ettim. Evet anlamıyorum. Ondan neden bu kadar nefret ettiğini? Aralarında ikisinin de gerildiği herhangi bir şey mi olmuş acaba? Ki o hep gergin aslında...Alex. Ya da bu benim, bizim tanımladığımız gerginlik onun normal hali. Çünkü hep bıkkın ve yorgun gibi. Hayatında oluşan ve gelişen pek çok şeyden memnun ve tatmin değil gibi. Verdiği şeyin karşılığını alamıyor...Gibi.
Şapkasını yeniden taktıktan sonra dudaklarını konuşmak için araladı ama bir süre hiçbir şey söylemeden beni izlemeye devam etti. Sonra dudaklarını geri kapatarak başını iki yana salladı. Aklından ne geçtiyse karışmak istemedi sanırım ya da...
"Okula mı gidiyorsun? Seni bırakmamı ister misin?"
Düşünmeyi bırakarak başımı salladım. Arabasına bindik ve yol boyunca ikimizde hiç konuşmadık. O arada gözlerini yoldan çekip bacaklarımın üstündeki deri cekete bakarak derin derin düşünüyordu. Tek kelime etmiyor. Sadece düşünüyor. Benim gibi. Başımı koltuğa yaslayarak New York'un kalabalık sokaklarını izledim. Araba bebek adımlarıyla ilerliyor, yolda biriken taksicilerin kornaları kulaklarımı sağır ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...