Esen rüzgarla titredim. Gözlerimi kapattım. Yoğun bir koku.
Tatlı...
Kadifemsi...
Güllerin kokusu...
Pembenin her tonu...
Güneşin verdiği sıcaklık...
Bayıltıcı...Bunaltıcı...
Bacaklarımda gezinen eller...Ürkerek gözlerimi araladım. Doğruldum ve gülümsedim. Saçlarımı okşarken o, kendime doğru çektim. Üzerime çıkıp dudaklarımı arzuyla öptü. Çok uzun bir öpücük...Ve daha fazlası...
"Anneciğim!!"
Kıkırdayarak dudaklarımızı ayırdım. Kilotumun üzerinde baskı uygulayarak gezen parmaklar...
Çektim. Bıkkınca söyleniyor şimdi. Hala bilerek yaptığını söylüyor. David'in."Annesiyle babası sevişirken onları bilerek mi ayırıyor diyorsun?"
Başını salladı. Gayet ciddi. Oysaki ben alaycı bir şekilde gülerken söylemiştim. Saçlarını okşadım. Doğrularak David'i yanımıza çağırdım.
"Masadaki kurabiyeleri yiyebilir miyim?"
Onayladım. Normalde olsa asla izin vermem. Çünkü henüz yeni kahvaltı yaptık ama şimdi...Uğraşasım pek yok. O eve girince yeniden çimlerin üzerine uzandım. Sessizce onu izliyorum. Alex'i. Derin derin düşünürken aklını okumaya çalışıyor ama başarısız kalıyorum. Her zamanki gibi ve işte! Bana bakıyor. Koyu kahve gözler...
Uzattığı gülü aldım. Teşekkür ettim. Bu sefer sıra bende. Uzaklara dalarak düşünme sırası...
Çok uzaklara..."Benimle gelicek misin?"
Nereye? Kaşlarımı kaldırdım. Sanki utanıyormuş gibi. Uzaklaştı kahveler. Saçlarını düzelti ve konserime dedi. Konserime gelicek misin?
"David? O ne olacak?"
Kırgın bir şekilde gülümsedi. Başını salladı. Ayağa kalktı. Hızla doğruldum. Kollarımı boynuna doladım.
"Gelmek istiyorum Alex! Hemde çok ama...David'i bırakabileceğim kimse yok."
Bir süre beni izledi. Yüzüme düşen saçlarımı, kulağımın arkasına sıkıştırdı. Derin bir nefes aldı. Ona bakması için işinin en iyisi olan birini bulabileceğini söyledi. Şaşırdım. Çünkü Alex'in işini çok iyi yapan bir dadı bulabilme, ihtimali garibime gitti açıkçası. Ya da tanıyabilme. Zaten şaşırdığımı belli etmeden de duramadım. Dudaklarımı aralayıp gözlerimi kocaman açtım. Gülümserken kaşlarımı anlamayarak kaldırdım. Başını salladı. Yanında olmamı istediğini söyledi. O boğuk...Derin...
Mükemmel aksanıyla. Hayır demek mümkün değil. Kabul ettim. Karşı koyamayacak kadar sarhoş olmamın verdiği ağırlıktan da olması mümkün ama onun üzerimde bıraktığı mayhoşluk daha ağır basıyor. Sesi ve gözlerinin verdiği etki. Alex.Eve girip salona doğru ilerledim. Koltukta oturan David'in yanına yerleştim. Bana bakmadı. Başını çevirmedi. Geldiğimi fark etmedi bile.
"David. Bebeğim. Babanın işi için gitmemiz gerekiyor ama merak etme! Çok uzun değil. Sadece bir kaç gün! İki! İki gün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...