,Diğer Kadın;

615 58 138
                                    

Karanlığın içindeki parıltı...Gözleri...
Titreyen parmaklarımın arasındaki incecik, yumuşacık kumaş. Gömleği...
Hala üzerime eğilmiş bir şekilde duruyor ve beni izliyor. Dikkatle. Sarhoş olacak kadar içmediğimi biliyorum ve bunu, onunda biliyor olması beni utandırıyor açıkçası. Kaşlarını bir şey mi istiyorsun dercesine kaldırdı ama ben diyemiyorum. Seni...Seni istiyorum. Diyemiyorum.

Gömleğini bırakarak başımı iki yana salladım. Doğruldu ve geri çekildi. Neden yaptım bunu sahi?? Neden tuttum onu. Gitmesini istemedim çünkü ama yapılır mı öyle?! Bir anda tutulur mu adamın gömleği!!

"David! David'in üstü örtülü mü diye bakar mısın?"

Bir süre beni izledi. Gözlerimi...Yatağında kıvrılmış yorganına sıkı sıkı sarılmış beni. Açıkça tuttuğumda gömleğini, bunu söylemek istemediğimi anladı ama diretmedi. Gözlerini üzerimde gezdirdi ve başını salladı. Kapıyı kapatarak beni yalnızlığa gömdü.
Bende daha fazla dayanamayarak karanlığa ulaştım. İzin verdim. Beni ezip geçmesine ama sanki ay, benim uyumamı bekliyormuş gibi uykumu almama izin vermeden gökyüzüne veda ederek güneşi karşıladı. Gözlerim boydan boya camlardan odayı aydınlatan güneş ışıklarıyla aralandı ve sıkıntıyla iç çekerek yatakta doğrulunca acıyla inledim. Ağrıyan bacaklarımla yeniden kendimi yatağa attığımda açılan kapıyla ürkerek doğruldum.

David

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

David...Esneyerek odaya girdi. Yanıma oturduğunda onu kendime doğru çektim. Bana sıkı sıkı sarılıyor, saçlarını okşayan ellerimle gülümsüyor. Ne zaman uyandığını sorduğumda ise gözleri camdan gökyüzünü izlemek yerine beni bulunca dudaklarını bilmediğini belirterek büzüyor. Saatleri karıştırıyor, umursamıyor. Ona ne zaman bu soruyu sorsam...Ne zaman uyandığını...Bana ne önemi var ki, uyandım işte diyor.

"Babam...Seni uyandırmamamı söyledi. Rahatsız etmememi..."

Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırdım. David sanki aklımdaki soruyu hissedercesine babasının hala uyuduğunu söyleyerek cevapladığında da yataktan kalktım ve odadaki banyoya girip yüzümü yıkadım. Elimi tutup beni koridorda çekiştirmesine izin verdiğimde mutfağa girdik. 

"Karnım çok acıktı anneciğim."

Sertçe yutkundum. Çünkü şu an, ona bir şeyler hazırlayamam. Çünkü şu an kendi evimizde değiliz. Öylece dolabı açıp...Ayıp olur. Olmaz mı? Yani evet, David, onun oğlu ama yinede-

"Anneee!!"

Yüksek sesle bağırınca hızla eğilip ağzını kapattım. Kaşlarımı çattım. Gitmemiz gerektiğini biliyor, minik oğluma söylememe rağmen o beni dinlemiyor, gitmek istemiyor. Bende istemiyorum ama biliyorum. Doğru olmadığını...Burada kalarak kendimi suçlu hissediyorum ki zaten suçluyum. Çünkü bu doğru değil. Bu evde kalmam. Benim kalmam. David'in değil. Sonuçta Alex onun babası ama ben...Ben kimseyim. Bir hiç. David huysuzlanmaya devam ettiğinde kendimi yine ne yapacağımı bilemeyerek derin derin düşünürken buldum. Neden bu kadar arsız?! Eğildim ve yüzünü ellerimin arasına aldım.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin