Merak

905 61 54
                                    

Yataktan kalktım ve çantamı alıp evden çıktım. Merdivenlerden acelem olmadığından teker teker iniyor bir yandan da düşünüyorum. Oysaki ne düşündüğümü bile bilmiyorum. Her zaman olduğu gibi. Sanırım hava düne oranla biraz daha güneşli ve sıcak diyorum. Yani tam piknik havası. Çoktan kapının önüne ulaştığımda da arabanın bagajına poşetleri sığdıran, sığdırmaya çalışan Sandra'yla Denver'ın yanına doğru ilerlerken gülmeden edemiyorum. Şu sebepten:

"Bunların hepsini yemeyeceksin bile! Boşuna bana para harcatıyor, yoruyorsun Sandra!"

Haklı. Bir sürü poşet. İçerilerinde de sürü aburcubur. Çeşit çeşit meyveler...
Kız kardeşi kıkırdayarak gülüp başını çevirdiğinde gözleri beni bulunca baştan aşağı süzdü ve tatlı tatlı gülümsedi. İşte benim tanıdığım Sandra dedirtecek bir gülümseme bu. O eski masum, saf ve iyi niyetli Sandra ama ben nedense hala tetikteyim. Bir güvensiz. Bir inançsız. Sahi neden böyleyim?

Denver sonunda bütün poşetleri sığdırdığında arabaya bindik ve başımı koltuğa yasladığımda telefonuma gelen mesaj sesiyle titredim.

"Çok güzelsin Winy ve seni çok özledim. O yüzden o güzel kıçını kaldırıp bara gelsen iyi olur."
-Alex

Gülümseyerek dudaklarımı ısırdım. Şimdi de Winy diyor. Gerçekten ona ve lakaplarına yetişemiyorum. Birde anlam veremiyorum. Şaşırıyor garipsiyorum. Bu tatlı mı tatlı, farklı, anlayışlı sempatik ve seksi ilgisine. İlgisi bile farklı. Herneyse...Yine konudan sapıyorum. Söz konusu o olunca hep bunu yapıyorum zaten. Evet...Ne diyordum? Anlamıyorum. Çünkü bana karşı bu kadar ilgili ve samimi olmasını beklemiyordum sanırım. Beklemeyi bırak. Aklımın ucundan bile geçmiyordu. Sandra ve bir çok kişi hep mesafeli olduğundan bahsedip durunca ki haklılar düşününce. Çünkü öyle durmuyor sonucunda. Samimi, yakın, sıcak ve ilgili. Sandra ve o bir çok kişiye hak vermenize sebep oluyor bu ama onu tanıyınca...Anlıyorsun. Aslında nasıl biri olduğunu...Yada sanırım...O asıl Alex'i tanıtmak istediğinde...Anlıyorsun. Aksine benim onun yanında olmak istediğim gibi o da, benim yanımda olmak istiyor gibi görünüyor ve zaten sürekli de bunu dile getirip duruyor. Her akşam buluşmak istiyor. Ne sevimli ama...Ne sevimli.

"Neye gülüyorsun seksi şey?"

Düşüncelerimden telefonuma bakmak için başını eğen Sandrayla ayrıldım. Utanarak kızaran yanaklarıma engel olamayarak gözlerimi kaçırdım. Gülümsüyor bu beni daha da utandırıyor şimdi. Beni her şey utandırıyor gerçi. Telefonumu cebime soktum ve önemsiz olduğunu söyleyerek omuz silktim. O da alındı. Her zaman olduğu gibi. Hala ona güvenmediğimin farkında. Bakınca bende ondan saklamak istemiyorum artık hiçbir şeyi ve zaten saklanacak bir şeyde görmüyorum aslında ama...Bilmiyorum. Anlamıyor "Zaten Alex'le bir ilişkimiz olduğunu annem ve babam haricinde New York'taki herkesin bildiğinden eminim. Neden bu kadar zorluyor? Ne anlatmamı istiyor ki?" diye söylenirken iç çekiyorum. Anlatsam ne değişecek ki diyorum. Ne değişecek? Sandra başka biriymiş gibi davranmayı ve arkamdan iş çevirmeyi mi bırakacak? Komik.

Araba durduğunda başımı çevirip dikiz aynasından bakınan yeşil gözleri izledim. Denver...Çok sinirli. O çok sevdiği arabasının bagajı kapatma sesinden belli. Ne kadar sinirli olduğu.

"Bir dahakine bu aldıklarını babacığın ödesin. Öz olan değil!"

Barın sahibinden, Sandra'nın sevgilisinden bahsediyor. Kız kardeşi kaşlarını çatıp omzuna vurduğunda ise kıkırdayarak şapkasını çıkarıp saçlarını düzeltiyor. Bazen ona anlam veremememe sebep oluyor bu ani değişen ruh hali karmaşası. Sinirli mi? Değil mi? Mutlu mu? Üzgün mü? Anlaşılmıyor pek ki bence o da istemiyor. Kimsenin anlamasını. Hayatını çok gelişi güzel yaşıyor. Bazende gereksiz düzenli. Her şeye hazırlıklı.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin