Vicdan Azabı

658 49 140
                                    

Gözlerimi açtım. Dudaklarımı araladım ve hissizliğimle derin derin nefes aldım. Bir an duvarı izlerken öldüğümü zannetim. Haraket edemedim ve sanki yumuşacık yorgan, battaniyenin altında eziliyormuş gibi hissetim ama sonunda..Yatakta doğruldum. Ağrıyan başımla acının baskısı beni sararken inledim.

Berbat hissediyorum. Bacaklarımı haraket ettirmek için sarf ettiğim eforla terliyor, anlamadığım bir şekilde deli gibi üşüyorum. Uzun uğraşlar sonunda yataktan kalktım. Zorda olsa kendimi tuvalete attım. Soğuk suyla yüzümü yıkadım ve morarmış bileklerimi fark ettiğimde gözlerimi kocaman açıp başımı hızla kaldırdım. Aynada kendimi görünce dondum kaldım. Kıpkırmızı gözlerim, morarmış göz altlarım ve çatlamış dudaklarım. Dağınık saçlarım. Üzerime giydirilmiş Alex'in kazağının hemen altından morarmış bacaklarım, solgun tenim. Kısacası morarmış ve kızarmış bedenim. Şimdi de fal taşı gibi açılmış gözlerim. İşte aynadaki ben. Sanki hiçbir şey hatırlamıyormuş gibi aynada kendini izleyen, yüzsüz ben. Her şeyi hatırlıyorum. İçtiğim biraları, sigaraları...Soğuk suyu...Deniz!
Karanlık sokaklardaki uyuşuk adımlarımı ve yağmuru. Alex'in sesi...Kokusu...Dudakları...
Sıcacık elleri...Üzerimdekileri çıkartırken vücudumda gezen...Elleri.

İç çektim. Gözlerimi kaçırdım ve banyodan çıkmak için döndüm. Klozete bakındım. Boğazımdaki ağrıyla kustuğumu hatırladım. Pek çok kez. Sonra David. Onun hakkında söylediklerim...

"Onu doğurmamalıydım. David'i...Onu aldırmalıydım."

Başımı kulaklarımda yankılanan sesimle iki yana salladım. Yüzümü ellerimle kapattım ve dolan gözlerime engel olamasamda sakinleşebilmek için çabaladım. Derin derin nefes aldım. Kendimden nefret ettim. Onu istemediğim için...Bunu düşündüğüm için!! Dile getirdiğim için!! Çünkü istiyorum. Onu...İstiyorum. Onu çok istiyor ve çok seviyorum. Her şeyden çok ve...Her şey için. Kendimden nefret ediyorum.

Odadan çıktım. Çıplak ayaklarımla yavaşça salona doğru ilerledim. Korkuyor ne yapacağımı bilemeyerek titriyorum. Salonun kapısından içeri bakarken koltukta oturup sohbet eden ikisini izlerken dudaklarımı kendime hakim olabilmek için birbirine bastırdım. Ağlamamak için. Ellerimi sıktım. 

"Gitar çalmayı öğrenmek ister misin?"

Gitarının akordunu yapan babasını, hayranlıkla izledi ve omuz silkti. Umursamaz bir şekilde "belki" diye cevap verdi. Çok hevesli değilmiş gibi davranmaya çalışıyor. Oysaki ayaklarına kapanabilir bunun için. Biliyorum. O da...Babası da biliyor. Bu yüzden kıkırdıyor zaten. Benim gibi. Gülmemek için kendini sıkıyor. Çünkü komik. Hemde çok. Komik.
Minik oğlumuzun, beş yaşındaki oğlumuzun yirmi yaşındaymış gibi cevap vermesi ve normalde onun yaşındaki bir çocuğa "gitar çalmayı öğrenmek ister misin?" diye sorulsa büyük ihtimalikle ilgisini çekeceği gerçeği ama onun sanki olsada olur olmasada olur. Çok önemli değil dermiş gibi cevap vermesi...Komik.

Yüzünü izledim. Alex'in. Gözlerini...Yorgunluğu ama yorgunluktan daha baskın merakı...Bu onun hoşuna gidiyor. Oğlumuzun bu halleri...Hoşuna gidiyor. Hatta bayılıyor. David'in diğerleri gibi tek düze olmaması ve diğer çocuklar gibi saçma sapan heyecanlarla haraket etmemesi. Aslında bilmiyor ama David onu taklit ediyor. Her haraketini izliyor ve sonraki adımı haline getiriyor. Babasının her haraketini...

"Müzik öğretmenim çok sinirli. Sürekli bağırıp duruyor."

Kelimeleri yutarak mırıldandı. Dudaklarını sinirle büzdü ve babası başını onaylayarak sallarken birinin ona katılması hoşuna gidince ofladı. Çünkü ben...
Ben hep hayat ne kadar zor olursa olsun ve ne olursa
olsun sabretmesi gerektiğini söyleyip duruyorum. Bu ona saçma ve zor gelsede o da haklı. Kabul ediyorum. Haklı ama...Saçma değil. Saçma değil. Çünkü eğer saçma olsaydı. Şu an burada olamazdım. Hiçbirimiz...Hiçbirimiz şu an burada olamazdık. Ben David'den vazgeçer hayatıma, Alex'in beni terk ettiği yerden devam ederdim. Sanırım...Mezun olur. Çok çalışır ve büyük ihtimallikle hala dans ediyor olurdum. Belki de birini bulmuş...Başka biriyle...
Düşüncelerle titredim. Korkarak ürperdim. Ne garip dedim. Eğer hayatım öyle olsaydı. Ne mutsuz olurdum. Ya da...

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin