"Beni Sonsuza Kadar Geri Almalısın...Keşke Yapsaydın."

509 54 96
                                    

"Bir dakika...Mardy Bum(asık surat)sen misin?"

Ben miyim? Bilmiyorum. Bilmiyorum. Benim galiba. Gözlerimi kaçırdım. Kaçırdım ve ne yapacağımı bilemeyerek başımı iki yana salladım ama hemen ekledi. Alex...Normalle oranla daha da boğuk ve estetik sesiyle. Evet dedi. Evet...O...Morarmış göz altları ve kızarmış gözleriyle. Dağılmış saçları ve-Berbat gözüküyor işte. Daha fazla ayakta duramayacak kadar sarhoş ve hala da devam ediyor. İçmeye. Kimsede durdurmuyor onu. İlgilenmiyor ve ne olduğunu sormuyorlar. Merak bile etmiyorlar sanırım. Onlara göre onun bu hali normalmiş gibi davranıyorlar.

"Hiç aklıma gelmezdi. Daha farklı birini beklemiştim açıkçası. Daha güzel ve-Beni yanlış anlama lütfen! Sadece..."

İşte...Yanlış anlayacağım bir şey söyleyecek şimdi.

"Öyle bir anlattı ki Alex...Ve diğerleri elbetteki. Çok güzel bir kadın beklemiştim. Çok özlediğini, onsuz yapamayacağını söyleyip duruyordu..."

Böyle mi söyledin sahi? Öyle mi anlattın beni, ona? Dinlemiyorum. O kadını...Dinleyemiyorum çünkü Alex. Gözlerimiz buluşurken. Sadece seni görüyor ve sen konuşmamana rağmen, sesini duyuyorum sanki kulaklarımda...Kafamın içinde. Soruyorum sana. Neden ağladın? Neden? Sakın inkar etme! Sakın...
Hayır deme bana. Çünkü tanıyorum seni. Biliyorum.

"Öyleydi çünkü."

Yanımdan gelen, pek duymadığım ama tanıdık sesle başımı çevirdim. Nick...Onunla pek sık konuşmazdım. O ve Jamie...Hep yanımızda olmalarına rağmen kendi aralarında takılır, gülüşür, kıkırdar insanlarla dalga geçip dururlardı.

"Alex ona tapıyordu. Gerçek anlamda."

Öyle miydi? Hayır Alex...Değildi. Gerçi bunu, hiç ama hiç aramızda olmayan Nick söylüyorsa...

"Neden...Neden Mardy Bum(asık surat)peki?"

Fiorre! Onu tamamen unutmuşum. Soru sormasaydı da hatırlamazdım sanırım. Buradaki varlığını. Belimdeki ellerine rağmen. Gözlerin böyle hissettiriyor işte Alex. Herkes, etrafımıdaki herkes yok oluyor ve bu, kocaman barda, sadece sen ve ben kalıyoruz sanki. Birbirimizi izlerken yok oluyoruz.

"Mardy Bum(asık surat) daha farklı, daha güzel bir isim bulamadın mı?"

Hafifçe gülümsedim. Nedeni sadece ikimiz biliyoruz çünkü ve şimdi sende gülümsüyorsun. Ben utanarak gözlerimi kaçırırken. Sen seriyorsun gözlerimin önüne; o güzel, bembeyaz dişlerini...

"Çünkü kimse Windy'i, Alex'in yanında mutlu gördüğü kadar mutlu görmemişti hiç. Yüzü hep asık ve mutsuzdu."

Öyle...Öyle Jamie. Ben, kimsenin yanında mutlu olmadığım...Olamayacağım kadar mutluydum onunla. Onun yanında. Kolları arasında.

"Dans edelim mi?"

Başımı çevirdim. Yeni çalmaya başlayan slow şarkıyı dinlerken teklifini kabul ettim. Koyu kahvelerden kaçtım ve belimi tutup beni bar bölümünden, dans pistine doğru uzaklaştırırken Fiorre, gözlerini hissetim Alex. Üzerimde...Gözlerin. Dikkatle beni izliyorsun. Beni ve bedenimdeki...Yabancı elleri...
Şimdi anlıyor musun? Neler hissettiğimi. O kadın sana dokunurken. Seni öpüp senin gözlerinin içine doya doya bakabilirken...Benim canımın ne kadar yandığını...Anlıyor musun? Seninde kalbin parçalara ayrılıyor ve boğazın kuruyor mu? Ellerin...Titriyor ve yer sallanıyormuş gibi hissettiriyor mu? Ayaklarının altından...Kayıyormuş gibi. Ölüyormuş gibi...
Ölüyormuş gibi hissediyor musun?

"Arkadaşların çok gergin."

Gülümsedim. Gülümsedim ve o bana, ona ne kadar kötü baktıklarını söylerken kıkırdadım. Çünkü sahiden de öyle. Çok kötü bakıyorlar. Matt, Jamie, Nick ve...Tabiki sen...Sen Alex. Sen ama neden? Neden ona bu kadar kötü bakıyorsun? Ne bekliyordun ki? Bunun hep bu şekilde süreceğini, devam edeceğini mi? Benim aşk acısı çekeceğimi ve seninde...Sen...Bunu bu hale sen getirdin. Sen istedin ve bende zaten dayanamıyordum artık. Kendime acı çektirmeye...
Dayanamıyordum.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin