Sadece O Ve Ben

1K 60 96
                                    

Oturduğu tabureden kalktı ve kollarıyla kavradığı belimle, beni iyice kendine çekti. Bende heyecandan ne yapacağımı bilemedim tabi. Her zaman olduğu gibi. Titremeye başladım. Ellerimi refleks olarak göğsüne koydum. Şimdi başını eğmiş beni izliyor. Ona bu kadar yakın olmaktan üstüme çöken heyecanla yine beni yiyip bitiriyor. Rahat durmuyor. Derin derin nefes alıyorum koyu gözlerle...Göğsüm hızla inip kalkıyor. Kendimi ifşa ediyorum aptal gibi ve işte çekiliyorum. Koyu mu koyu kahve gözlere...

Beni kalktığı tabureye oturttu ve adama doğru döndü. İşte boğuk İngiliz aksanı kocaman salonda hakim. Yada sadece benim kulaklarımda...

"Yine kavga çıkardı."

Ne zaman koyduğunu hatırlamadığım bacağımın üstündeki elini çekip ince parmaklarıyla kalabalığın içinde çığlık atan Nicky'i gösterdi. Adam daha da sinirlenirlenirkende elini daha deminki yerine koyup tenimi yavaşça okşayıverdi. Farkında değilmiş gibi gözüküyor. Bunu yaptığının. Birde bu gayet normalmiş gibi. Davranıyor. Sakin ve bıkmış yüz ifadesiyle. Adama bakıyor ama yine başka şeyler düşünüyor. Her zaman olduğu haliyleki biliyor. Hemde çok iyi. Bu hiç normal değil. Hiç ama hiç...
Bacağımın üzerindeki sıcacık damarlı el. Alev alev yanan parmaklar. Bu normal değil ve ben titriyorum. Parmaklarının değdiği her yer kırbaç izleri kadar sert ve acıyla bedenime değerken. Ben...Ölüyorum. Yavaş ve yavaşça...

Başını sıkın bir şekilde iki yana sallayarak konuştu. Şu ismini bilmediğim adam. Sandra'nın sevgilisi?

"Bu kaçıncı?!"

Hemen önümde durarak karşısındaki adamın sorusuna karşılık omuz silkti. Alex. Masadaki yarısı bitmiş bira şişesini dudaklarına götürüp kafasına dikti ve sonra tamda tahmin ettiğim gibi umursamaz sesini duyurmak için dudaklarını aralayıverdi ve işte...O mükemmel ses. O mükemmel aksan.

"Artık saymayı bıraktım."

Demek ki Nicky daha öncede bir çok kez kavga çıkarmış. Zaten onun böyle kavgacı bir kişiliğinin olduğunu bilmek için onu tanımanıza gerek yok. Uzaktan görmeniz yeterli. Ondan da bu beklenir dedirtiyor gözleri çünkü ve birde bakışları.

Adam kapıda bekleyen bir kaç görevliye Nicky'i çıkarmalarını söyleyince Sandrayla birlikte uzaklaştı. Ben ise kalabalığa bakarak düşünen onu izlemeye devam ederken ne güzel dedim. Yan profili. Çok güzel. Saç traşı. Saçları. Her şeyi. Güzel. Aslında tamamen o. Çok güzel.

Başım dönmeye başlayınca omzuna tutundum. Ortalık karıştığında elime gelen alkol bardaklarını kafama diktiğim için sarhoş olmaya başlıyorum sanırım. Çünkü birde midem bulanıyor. Derin bir nefes aldım. Ter kokusuyla yüzümü buruşturup alkolün yoğun olduğu mekandan daralırken. Bar taburesinden kalktım ve neler olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlarken- anladım ki zaten anladığım için kalktım ama eninde sonunda kaçamayacağımı ve yine ellerinin arasına düşeceğimi bildiğim için. Biliyor ve çabalamaya devam ediyorum. Çünkü denemeye değer demekten alıkoyamıyorum kendimi. Bu yüzden bir kaç adım atıp kaşlarını çatarak beni izleyen, gözleri vücudumda gezen Alex'ten uzaklaşmak için kapıya doğru ilerledim. Bir adım...İki adım. İşte belimi yakalayan güzel eller...Geri çekilecek gücü kendimde bulamayarak ve geri çekilmek istemeyerek dondum kaldım. Nereye gittiğimi soruyor şimdi. Bende bilmiyorum bakınca. Sadece şunu biliyorum. Ondan uzaklaşmam lazım. Çünkü karnımdaki baskı normal değil. Hiç. Hemde hiç. Normal değil.

Göğsünü yavaşça ittim ve ondan kaçarak yürümeye devam ettim ama bir kaç adımdan sonra dönen başımla bileğimi burkarak dengemi kaybettim. Evet kaybettim ama beklediğimin aksine yerde değil. Kollarındayım. Beni kendine çektiğinde kollarımı boynuna dolayarak ona sıkı sıkı sarıldım. Çünkü zaten ondan uzaklaşmak istemiyorum ve artık anlıyorum. Ondan kaçamayacağımı...

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin