Günler günleri, aylar ayları kovaladı. David artık 5 yaşında ve artık sana daha çok benziyor. Konuşma tarzı, düşünme şekli, mimikleri. O sensin sanki Alex. Küçük Alex...
Eğildim ve minik ellerini tuttum. Kaşlarını çatıyor. Kırgın ve kızgın. Anlamak zor değil. Çünkü bu yüz ifadesini tanıyorum. Daha önce pek çok kez görmüştüm. O henüz doğmadan önce...
Dudaklarımı üzgünce büzdüm. Hem düşüncelerin getirdikleri...Hemde David. Gitmemi istemiyor ama artık alışması gerekiyor. Bunu o da biliyor. Çünkü çalışmam gerekiyor. Çünkü paraya ihtiyacımız var ama sanki bir kulağından girdiği gibi öbüründen çıkıyor söylediklerim. Ona sürekli anlatıyorum ama o diretmeye devam ediyor. Oysaki biliyor. Bende onu bırakmak, gitmek istemiyorum."Hep böyle...Gidecek misin? Her zaman? Gitmek zorunda mısın anneciğim? Gitmesen...Beni bırakmasan. Olmaz mı? Beni bırakmasan!"
Bende...Bende babana böyle söylemek isterdim ama bazen istediklerimiz, her zaman avucumuzun içine düşmüyor bebeğim. Benimkiler hiçbir zaman..
Birde her seferinde aynı konuşma. Oysaki bu ilk, iş günüm değil ama düşünmüyor. Onun beni sevdiği gibi benimde, onu sevdiğimi, onu çok özlediğimi...
Düşünemiyor. O, ben bunu istiyorum zannediyor. Bunu seviyorum. Onu bırakıp gitmeyi, saatlerce çalışmayı ve karanlık sokaklarda, eve geç saatlerde yürümeyi. Oysaki aksine. Korkuyor, yoruluyor, tükeniyorum sanki. Sürekli yanında olmak ve hiç ayrılmayalım istiyorum. Onun istediği gibi ama bu mümkün değil. Bunu o da biliyor."Akşam geldiğimde seni dışarı çıkaracağım. Tamam mı? Yapma böyle Alex..."
Gözlerimi dudaklarımdan süzülen o isimle, kocaman açtım ve nefes alamadım. Dondum kaldım. Şaşırdım doğrusu. Çünkü hiç anmazdım...İsmini. Yüksek sesle söyleyemez, söylersem bilirdim. Hemen ağlamaya başlayacağımı ki, tek yüksek sesle olan bir şey değildi bu. Ne zaman senin hakkında düşünsem ağlardım ben Alex.
Derin bir nefes aldım. Sakinleşebilmek için. Oğlumun gözlerini izledim. Meraklı ve aynı koyu kahvelik...Derin bakışlar ve anlamlı anlamlı parlayan gözler.
Gözlerimi kaçırdım ve saçlarımı düzelttiğimde zorda olsa konuştum ama hala etkisindeydim. İsmini, ne kadar özlediğimin verdiği ağırlığın. Yüksek sesle söylemenin bana verdiği zevkin hatırası...
"Eğer uslu durursan, sana söz veriyorum...Doğum günü hediyeni erken alacağım. Tamam mı? Hatta bu akşam...Bu akşam alalım ister misin?"
Gülümseyerek başını salladı ve mutlu mutlu, sıkı sıkı sarıldı. Kollarını boynuma doladı. Minicik, sıcacık ve narin elleri saçlarımı okşadı. Kokusunu içime depoladım ve bir süre onu teselli etmeye çalıştım. Sonunda da istemeye istemeye ayağa kalktım.
"Senin, yanımda olmanı istediğim gibi oğlumuzu... Oğlumuda istiyordum. Yanımda. Çünkü sanki senin gibi. Onunda beni yalnız bırakmasından korkuyordum Alex. Beni terk etmesinden..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...