Sandra etrafta koşuştururken, giyinmiş ve makyajımı yapmış bir şekilde yatakta uzanmak bana zevk veriyor. Onun telaşı ve benim rahatlığım. Hala karar verememiş olması ne garip. Sadece giyincek oysaki. Bir elbise seçecek ve giyinecek. Bizim yirmi dakika içinde orada olmamız gerekiyor bu arada ama o hala çıplak. Gerçekten...Gerçekten çıplak ve gereğinden fazla telaşlı. Bugün onun doğum günü sadece. Sandra'nın doğum günü. Abartılacak pek bir şey yok. Benim olsaydı da aynısını söylerdim. "Sözde" sürpriz bir doğum günü partisi bu, bu arada ama James'e zorlayarak kendine sürpriz doğum günü partisi hazırlatmasını istediğini hepimiz bildiğimiz için, hiç kimse için sürpriz olmayan bir süpriz doğum günü partisi.
"Birini giyin Sandra hepsi çok güzel hadi! Geç kalıyoruz!!"
Abisinin sesiyle başını sallayarak sıkıntıyla iç çekti ve son kez, bana doğru dönüp, gün içerisinde pek çok kez sorduğu soruyu yeniden sordu. Benden yine aynı cevabı alınca da başından beri giyinmesini söylediğim elbiseyi giyinmek zorunda kalarak dudakları büzdü. Ne kadar inat etsede giyindi ve hazırlanması tam olarak yarım saat sürsede şaşırtıcı bir şekilde geç kalmadık. Neyi giyineceğine karar verme aşmasını saymıyorum bu arada. Sadece giyindikten sonra hazırlanması.
"Windyy!!! Çok teşekkür ederimmm."
Hediyemi açarak koştu ve bana sıkı sıkı sarıldı. Bana zorla istediği şeyi aldırması ve şaşırması- dalga geçmiyorum sadece bana komik geliyor. Üzgünüm.
Pasta ve hediye faslı bittiğinde belimi kavrayan ellerle ürkerek arkamı döndüm."Beni özledin mi?"
Başımı salladım ve tatlı tatlı gülümsedim. Dudaklarımı kendi sıcacık dudaklarıyla örterken o, elimi geriye doğru uzatıp yumuşacık saçlarını şefkatle okşadım. Herkes bizi izliyor dilini ağzıma sokarak öpüşmemizi derinleştirirken o ve ben utanarak kızarıp geri çekilmeye çalışırken, arkamdan, dudaklarımızı ayırmadan önüme geliyor. Belimi kavrıyor ve beni daha da kendine çekiyor. Daha fazlasını istiyor beni öperken ve bilmiyor ki bende...Bende daha fazlasını arzuluyorum. O emerken dudağımı.
Geri çekildiğimde utançtan kızaran yanaklarımla kıkırdadı. Masadaki şampanya bardağını elime aldım. O da bel oyuntumu okşamaya başlarken barı izledi. Büyük bir ilgisizlikle. Sıkılıyor Sandra bana James'i överken ve biliyor. Benimde sıkıldığımı.
Sıcacık dudakları boynumda gezmeye, saçlarını okşayarak gıdıklandığım için gülmeye başladım. Dudaklarımı ısırıp geri çekildim. Çok sempatik bu aralar. Sempatik, ilgili ve fazla azgın. Hiç rahat durmuyor, sanki eli bedenimde gezinmezse, bana dokunmasa Dünya ortadan ikiye ayrılacakmış gibi davranıyor ki ayrılsaydı. Tepkisiz kalır sigara içerken sessizce izlerdi. Kopan kıyameti.
Koyu gözleri kıkır kıkır gülen beni buldu ve eli hala belimdeyken diğer eli, elimi kavrayarak yavaşça okşadı. Dudaklarını, bir şey söylemek için araladı ama yapamadı. Çünkü Matt bir anda, ona yaklaşıp kulağına eğildi ve hızlı hızlı konuşmaya başladı. Elini belimden çekmeden, diğer eliyle elimi okşarken, arkasına dönerek dudaklarındaki gülümsemeyi kaybetti Matt'i dinlerken. Ciddi bir şekilde arkadaşını dinliyor arada sözünü keserek sinirle söyleniyor ama Matt sadece başını sallıyor. Tepki göstermiyor ki bu, beni daha da meraklandırıyor. Ne konuşuyorlar bu kadar dememe sebep oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...