Gözleri, sıkmaktan moraran bileğimi bulunca benden uzaklaştı. Bende...Dudaklarından dökülen her kelimeyle. Daha önce canımın hiç bu kadar yanmadığını fark ettim. Alex'in de sanırım. Onun canıda daha önce bu kadar yanmamıştı. Sonrada pişmanlık...
Korkarak gözlerimi onun beni pişmanlığın yoğunluğuyla parlayarak izleyen gözlerine diktim. O an. Bir anda bir şeyi fark ettim. Alex...Senin gittikçe koyulaşan gözlerinde. Derin bir şey. Belki de o an paranoya yaparak öyle düşündüm bilmiyorum ama beni kullandığını hissetim ve arkamı dönerek dolan gözlerimle okula doğru ilerlerken. Belki benim çekip gitmem belki senin söylediklerin aptalca gelirken, artık bunun bir önemi yok dedim. Çünkü ben senden uzaklaşıyor. Sen ise beni durdurmak için hiçbir çaba sarf etmiyorsun. Koridorlarda ilerlemeye başladığımda da gözlerimde birikerek görüşümü bulanıklaştıran yaşların yanaklarımdan süzülmesine izin verirken. Sessizce ağladığım için vücudumun sarsılışıyla titriyorum. Göz yaşlarımı silip başımı eğerek büyük salona giriyorum. Kendimde dans edecek, aptalı oynayacak gücü bulamıyorum ve bana salak salak gülen sürtüklere bakarken sinirle bağırdığım için...Her ne sikimse işte.
"Neye gülüyorsunuz sizi aptal fahişeler! Komik bir şey varsa o da sabah sabah, sırf o sikik erkek arkadaşlarınızın altına yatmak için süslenerek okula geldiğiniz palyaço makyajlarınız. Hadi devam edin! Açında kıçınıza gülün!"
Yüksek çıkan sesim salonda yankılandı. Göğsüm hızla inip kalkıyor derin derin nefes alıyorum ama nafile. Sakinleşmek. Korkuyorum. Derin bir korku. Sanki iskeletime sızıyor eklemlerimden. Yapışıyor bedenime...Benliğime...İki sarışın kızın şaşkınlıkla açılan ağzını görünce ise soyunma odasına giriyorum. Yere oturarak başımı dolabıma yasladıktan sonra sessizce düşünmeye başlayarak. Bunları kendim değilde başka biri yaşıyor. Ben uzaktan izliyormuş gibi hissediyorum. Ne sessiz. Ne garip...
Saatlerce düşündüm. Ne düşündüğümü hatırlayamayarak. Düşündüm ve sonunda kararan hava ve sessizleşen salonla yerden kalkıp soyunma odasından çıkarken devam ettim. Düşünmeye. Sorsa biri. Gerçekten anlatamam. Ne düşündüğümü. Çünkü bende bilmiyorum. Her şey açık diyorum. Bana güvenmiyor. Hemde hiç. Kötü olan ise. Tam ben ona güvenmeye başlamışken. O-
İçeride kimse yok. Işıklar kapalı. Her yer kapkaranlık. Her yer. Korkuyla titreyerek cebimden telefonumu çıkardım. Korkarak ve koşarak salondan çıktım ama koridorlarında salondan pek bir farkı yokmuş. Hala her yer kapkaranlık ve ben hiçbir şey göremiyor. Nefes alamıyorum. Sanki duvarlar üstüme üstüme geliyor. Adımlarım yavaşlayarak nefesim daralmaya gözlerim kararmaya başlarken. Duvara tutundum. Yavaşça yere düştüm. Sanki bunları ben yaşamıyorum. Hala...Başkası yaşıyor ve ben uzaktan izliyorum. Sürünerek bahçe kapısına doğru ilerlerkenyine panik atak geçiriyor tir tir titriyorum. Ağlıyorum. Bağırıyor ama sesim çıkmadığı ve kocaman okulda benim haricimde kimse olmadığı için hiçbir işe yaramayışına şaşırmıyorum. Bilincim yavaş yavaş kapanmaya başlarken- işte o ses ve hıçkırıklarım.
"Bu olay çok sıkıntı. Bir gün yakalanacağız ve müdür kıçımıza tekmeyi basacak! Alex? Sen beni dinliyor musun? Yine şu kızı düşünüyorsun değil mi?"
İki adam silüeti koridorun sonunda gördüğünde donup kaldılar. Yerde titreyerek uzanan beni fark etmiş olmalılar ki ikiside hayalet görmüş gibi. Biri bana doğru koştu. Eğilip başımı yerden kaldırarak beni kendine çekti.
"Winy? Ne oldu? Nefes al!"
Titreyerek tişörtünü sıkıca kavrayıp çekiştirdim. O da beni kucağına alıp dışarıya, bahçeye, açık havaya çıkardı. Hala nefes almaya çalışırken hızla inip kalkan göğsüme rağmen yüzünü izliyorum. Gözleri. Karanlıkta parlıyor. Kokusu. Beni uyuşturuyor. Kollarının arasında simsiyah gökyüzünü izliyor. Başımı göğsüne yaslayarak derin derin nefes alırken. Hala ağlıyor bu sefer hıçkırıklarım kulaklarımda yankılansada artık korkmuyorum. Bir koltuğa oturarak beni iyice kendine çektiğinde saçlarımı okşarken o ve kulağıma iyi olacağımı söyleyerek fısıldarken, ağlıyorum ki haklı onun yanında iyi oluyorum. Bazen sadece onun yanındayken var olduğumu hissediyorum. Matt'a bana su getirmesini söylediğinde arkadaşı başını sallayarak bizden uzaklaşırken ise. Yüzümü okşayan sıcacık eliyle gözlerimi kapatıyorum. Konuşmak istemiyor. Korkuyorum ki onunda benden pek bir farkı yok gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...