Yine bir kaos...
Sandra, beni sandalyemden kaldırıp çekiştirmeye başladı. İşte yine aynı terane. Beni, bu benim yüzümden oluşan gerici ortamdan uzaklaştırmaya çalışıyor. Aslında benim yüzümden değil bakınca ama sebepsiz yere içerisindeyim yine ve bunu neden yapıyor anlamıyorum doğrusu. Neden?"Windy!! Hadi!!"
Kolumu elinin içinden kurtardım ve kaşlarımı sinirle çatıp ondan uzaklaştım. Şaşkınlıkla kocaman açılan gözlerini izledi. Neye şaşırıyor? Olması gereken bu. Bunu algılayamıyor mu? Bu sefer izin vermeyeceğim. Ona söylemiştim. Bunu biliyor olmalı. İnsanların arkamdan kuzenleri olmasa işi bitmişti demelerine izin vermeyeceğim. Elini yeniden bana uzattı ama ben yine geri çekildim. Açıklama yapmamı bekliyor ama açıklama yapması gereken kişi ben değilim. O... Beni neden ondan sürekli koruduğunu, uzak tutmaya çalıştığını açıklamalı. Çünkü ben çocuk değilim. Buna ihtiyacım yok.
"Ne yapıyorsun Windy?"
Kollarımı göğsümde birleştirerek gitmeyeceğimi söyledim. O da kaşlarını çattı ve kolumu sertçe kavrayarak beni bahçenin ortasına doğru zorla çekiştirmeye devam etti. Kaçamadım. Çünkü benden güçlü ve işte yine. Yine benim sözümün ya da benim düşündüğüm hiçbir şeyin bir önemi yok.
"Ondan korkmuyorum!!"
Bahçede hızla yürüyor, ben ise sendeleyerek onu takip ediyorum. Nasıl bu kadar güçlü olabiliyor anlamıyorum doğrusu ve beni neden dinlemiyor?
Gözlerim, çimlerin üstünde oturarak konuşan, sigara içen erkek grubunun ya da topluluğunun üstünde durdu. Bütün ilgimi onlara verdim. Çünkü o da aralarında. Arkadaşının bacağına kafasını koymuş uzanarak Nicky'i izliyor, gülüyor. Çok güzel gülüyor açıkçası.
"Windy!! Hadi arabaya bin!"
Onu izlemeye o kadar çok dalmışım ki Sandra'nın beni çekiştirdiğini unutmuş birden sesini duyunca ürkmüş- Okulun büyük kapılarının yanına ne ara geldik sahi?
Başımı sallayarak arabaya bindim ve saçlarımı geriye iterek derin bir nefes aldım. Bir süre sessizce oturarak Denver'ı bekledik. O geldiğinde ise arka kapı açılınca ikimizde ona doğru döndük ve ağızlarımızı kocaman açtık. Çünkü boynu kıp kırmızı. Kolları ise tırnak izleri dolu. Bu kız nasıl bir ruh hastası böyle?!
Sandra Denver'a sorular sormaya başladı. Denver'da sinirle iç çekti ve arabayı sürmesini söyleyerek başını koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı.
"Özür dilerim..."
Sesim kısık...Gözlerimi kocaman açmış kollarını izliyorum. Şaşkın ve açıkçası korktuğumdan gerginim. Ona bunu yapmışsa bana neler yapardı diyorum. Benim yüzümden sürekli buna maruz kalıyor ki zorunda değil ama bende kendi açımdan haklıyım. Değil mi? Öyleyim. Herhalde. O aptal sürtüğün beni ezmeye çalışmasından yoruldum. Yoruldum ve bıktım. Karşılık vermem gerek.
Gözlerini açtığında başını önemsiz olduğunu belirterek iki yana salladı ve gülümsedi ama değil. Onun zarar görmesi. Önemli. Hemde
Çok. Bu yüzden kendime söz verdim. Bir daha Denver'ı araya sokmayacağım. Onu yorup yıpratmayacağıma ki aslında ben yapmıyorum. O burnunu sokuyor ama bir önemi yok.Araba bir süre New York'un sokaklarında gezdi. Bende düşündüm. Ne farklı bir aktivite benim için. Düşünmek. Sonunda da bir pizzacının önünde durduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...