Yürüyoruz. Aynı karanlık sokaklarda...İkimizde konuşmuyoruz. Üçümüzde. İlk tanıştığımız akşamki gibi. Sokaklar aynı sokaklar. Biz aynı biz ve hava aynı soğuklukta. Bir çok şey aynı. Tek fark...
Artık üç kişiyiz. David...Hemen önümüzde ilerliyor. Yerdeki teneke bira kutularına tekme atarken, düşünüyor, mırıldanıyor. Tıpkı annesi ve babası gibi. Aklından neler geçirdiğini tahmin etmek zor. Zaten o da içinde tutmaz, birazdan dökülür ki işte. Dökülüyor, kelimeler. Dili dönmüyor, İngiliz aksanı yuvarlanıp savruluyor, havada."Siz neden yüzük takmıyorsunuz?"
Oğlumuzun hızla arkasını dönüp sorduğu soru karşısında anlamayarak ikimizde, kaşlarımızı kaldırdık. Alex'in güzel eli havaya kalktı. Koyu gözleri, serçe parmağındaki yüzüğü işaret etti ama David başını iki yana salladığında ne söylemek istediğini anlamadığını belirtmek adına, bu seferde kaşlarını çattı.
"Neden evlilik yüzüğünüz yok!"
İşte yine, bir başka soru. İkimizide çıkmaza sürükleyen. Sessizliğimizi büyüten. Mükemmel bir soru. Ne söyleyeceğimizi düşünüyor, cevabı biliyor ama söyleyemiyoruz şimdi. Aslında ben değil. O düşünüyor ama gerekli değil. Bu konu hakkında düşünmek...Evli olmadığımızı söylemek...
"Bebeğim biz-"
Hızla sözümü kesti. Olgun bir şekilde başını salladı ama neden? Çünkü henüz bir şey söylememiştim. Cevap bile vermedim aslında. Sorusuna. Bu beni güldürsede tepki göstermedim. Çünkü komik. Gözlerini kırpış ve başını sallayış şekli. Sessizce konuşmasını bekliyorum şimdi.
"Biliyorum. Okuldaki bir arkadaşımında annesiyle babası evli değil. Önemli olan birbirinizi sevmeniz zaten. Öyle değil mi?"
Öyle...Ama küçük bir sorunumuz var anneciğim. Çünkü olaylar pekte senin düşündüğün gibi gerçekleşmiyor. Aslında hiçbir şey...Senin düşündüğün gibi gerçekleşmiyor David.
Bir şey söyleyemeyerek başımı salladım. Yüzümde belirsiz ama kırık bir gülümseme belirdi. İlk defa David'in "Babamı seviyor musun?" sorusuna cevap vermiş olmuştum ve Alex'te şaşkınlığını gizleyememişti. Oysaki biliyordu. Onu ne kadar sevdiğimi. Geçen onca sene, onu deliler gibi özlediğimi, yanımda olmasını istediğimi ama onun olamamanın verdiği acının beni yerle bir ettiğini. Biliyordu. Sanki içimdeki kırıklığı hissedermiş gibi yağmur yağmaya başladığında sessizce yürümeye devam ettik.
Alex, titreyen vücudumu baştan aşağı süzdükten sonra bana doğru bir adım attı ama vazgeçti. Bir an eskisi gibi hissederek hareket etmek istemiş ve sanırım benden çekinmişti. Bu yüzden çekilmişti. Farklı bir tepki vermemden. Korkmuş olmalıydı? Oysaki bana sarılmasını istediğimi biliyor olmalı. Onun bedeninin sıcaklığında ısınmak istediğimi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex Turner || I Wanna Be Yours
Fanfiction"𝑺𝒆𝒄𝒓𝒆𝒕𝒔 𝑰 𝑯𝒂𝒗𝒆 𝑯𝒆𝒍𝒅 𝑰𝒏 𝑴𝒚 𝑯𝒆𝒂𝒓𝒕 𝑨𝒓𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒅𝒆𝒓 𝑻𝒐 𝑯𝒊𝒅𝒆 𝑻𝒉𝒂𝒏 𝑰 𝑻𝒉𝒐𝒖𝒈𝒉𝒕 𝑴𝒂𝒚𝒃𝒆 𝑰 𝑱𝒖𝒔𝒕 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔 𝑰 𝑾𝒂𝒏𝒏𝒂 𝑩𝒆 𝒀𝒐𝒖𝒓𝒔..." "𝐼 𝑊𝑎𝑛𝑛𝑎 𝐵...