İngiltere

481 44 59
                                    

Bilinmeyenin dokunuşları...Ne acı. Mide bulandırıcı. Öylece...
Donuk bir ifadeyle.

"Windy...Windy...Windy."

Burnunu benimkine sürttü ve göğsüne sertçe vurmaya başladığımda tek eliyle iki elimide kavrayarak diğer elini, bacak arama soktu. Ona yalvarıyor durmasını isterken hıçkırıyorum ama o, kilotlu çorabımı yırtarken boynuma dil darbeleri bırakmaktan hoşnut ve her an biri gelebilir. Bunu biliyor. Biliyor ama sanırım o, ânı yaşamaya çalışıyor. Ben kusacakmış gibi hissederken, bağrınıp dururken o, halinden gayet memnun ve artık hıçkırıklarım çığlıkları kucaklıyor ama o sanki duymuyor. Duymuyor ya da bu, ona zevk veriyor. Kıvranmam ama zevkten değil. Acıdan. Çığlıklar...

"Çok güzel kokuyorsun. Biliyor musun? Çok güzel.
Sanki...Vanilya..."

Gözleri kapandı. Hayal kurmaya başlamış gibi uzaklaştı ama çok gitmedi. Hemen geri geldi ve kocaman açılan gözleri korkudan nefesimi keserken bir anda delirmiş gibi gülmeye başladı. Ya da...Bana öyle geldi. Asansörün kapısı aralandı. Sonunda dikkati başka yere çevrildi. Merakla başını çevirdi ve kimin geldiğine bakmak için uzandı. Ellerinin içerisindeki ellerimi kurtardım bende. Fırsattan istifade bedenini bütün gücümle itip bacak arasına sertçe bir tekme attım. Acıyla inleyerek yere yığıldı. Küfürler savurdu ama ben pek oralı olamadım. Açık olan evin kapısından içeri sızdım ve kapıyı hızla kapatıp titreyen ellerimle kilitledim. Yere oturdum. Bacaklarımı kendime doğru çektim. David duymasın diye dudaklarımı elimle kapattım ve ağlamaya devam ettim. Hıçkırarak. Titrerken vücudumu hissedemedim bir an. Bir süre...Uzun bir süre ağladıktan sonra odama doğru ilerledim.
Odamıza...Kıyafetlerimi çıkarıp duşa kabine girdim. Soğuk su vücudumu titretip uyuştururken gözlerimi kapattım. Bir süre bekledikten sonra suyu kapatıp havluma sıkı sıkı sarılarak yatağa uzandım. Nefes alamadım. Dudaklarımı araladım ama oksijeni bulamadım. Sakinleşmişken yeniden ağlamaya başladım. Çünkü yapamıyorum. Düşünmeden...
Duramıyorum. Sessizce ağlarken titriyor bedenimde, onun dokunduğu yerler sanki tekmelenmiş gibi acırken duramıyorum. Kendimi yiyip bitiriyor ama bir sonuca bağlanamıyorum. İğrenç hissediyorum. Kirlenmiş gibi.

Aradan geçen uzun saatlerden sonra kendime gelip üstümü giyindim. Salondaki koltuğa oturarak battaniyeye sıkı sıkı sarıldım. Duvarları izlerken gözlerimi kapatmaktan korkarcasına dudaklarımı ısırdım. Çünkü ne zaman kapatsam yüzü beliyor karanlığın içinden. Bana doğru ilerliyor ve-

"Dakikalardır kapıda bekliyor, zili çalıp duruyorum Windy! Neden açmıyorsun?"

Alex?
Salonun kapısından içeriye doğru, bana doğru süzüldü. Çatılmış kaşları ve düz bir çizgi halinde kendilerini gösteren dudakları...
Ağladığımı görünce dondu kaldı. Bir süre yüzümü izledi ve özür dileyerek hızla ilerledi. Yanıma oturdu. Beni kucağına alıp saçlarımı okşadı.

"Özür dilerim bebeğim. Özür dilerim."

O bağırdığı için ağladığımı zannediyor. Göz yaşlarımı silerkende hala özür diliyor ama hayır. Onun yüzünden ağlamıyorum. Tabi o bunu bilmiyor. Dudaklarımı artık ona her şeyi anlatmak için araladığımda David benden önce davranarak yine o adamı gördüğümüzü söylerkense bana yine sessizlik düşüyor. Titrerken dinlemek...

"Şu adam yüzünden ağlıyor babacığım. Komşu."

Kaşları yavaş yavaş çatıldı. Bacağımın üzerindeki eli sıkılaşırken çenesindeki kaslar gerildi. David'e odasına gitmesini hıçkırıklarımın arasında zorda olsa söylediğimde babası sinirden kas katı kesilirken ne yapacağımı bilemedim. Ona sarılmak, onu öpmek istedim ama yapamadım. Kucağında, küçük bir bebek gibi ağlamaya devam ettim. Sessizce düşünürken o, ellerini kavradım. Birini saçlarımın içinden boynuma indirerek gezdirdim. Diğerini ise bacak arma yerleştirdim ve hıçkırıklarım çığlıklara dönüşürken onun anlamayarak beni izleyen gözlerinden kaçtım. Çünkü o an, sadece onu hissetmek istedim. Onun ellerini...Sadece onun bana dokunmasını...Göğsümdeki eli yavaşça okşarken dişlerinin arasından uzanan kelimelerle dudaklarımı birbirine bastırdım.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin