/Son Bulan Yalanlar...Kucaklanan Gerçekler.../

506 61 127
                                    

Yataktan zorda olsa kalktım. Bir ağırlık ve hafiflik. İkisi bir arada...Ve sanki rüyadan uyanmış gibiyim. Dün akşamdan sonra. Her şey bir farklı geliyor. Odamızın tavanı, pencerelerden süzülen gün ışığı ve bebeğimin yüzü. Ne mutlu ama...

Ona hızlı bir kahvaltı hazırladım ve okul için giyinmesine yardım ettim. Sürekli ondan bahsedip duruyor. Babam aşağı, babam yukarı.

"Biliyor musun ,daha farklı görünüyor anneciğim. Daha yakışıklı."

Gülümsedim.

"Fotoğraflarınızdan, posterlerinden-Birde saçları!"

Elini tutup onu odadan çıkardım. Çünkü o, o kadar geveze ki bu konuda, biliyorum. Odaklanamayacak hiçbir şeye. Konuşup duracak. Bu yüzden kapıyı açtım ve eğilerek ayakkabılarını giydirmeye başladım.

"Seni benim bırakmamı istemediğinden emin misin?"

Başını iki yana sallayıp gülümsedi. Saçlarını okşayıp yanaklarını öptüğümde elimi tutup avucumun içini öptü. Bir süre gülümseyerek beni izledikten sonra dudaklarını büzdü ve sessizce fısıldadı.

"Seni seviyorum anneciğim."

Karşılık beklemeden merdivenlerden aşağıya indi. Çünkü biliyor. Karşılığa ihtiyacı yok ve ben, onu şartsız, koşulsuz, her şeyden ve herkesten çok seviyor, ona bunu hissettirmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum. İşte uzaklaşıyor. Her gün aynı manzara. Dün akşam babasını bu kapıdan yolcu ettiğim gibi şimdi de o, ve şimdi...Yapayalnızım. Bu eski evin içerisinde ama kapıyı hala kapatmadım. Çünkü bekliyorum. David'in alt komşunun kapısını çalmasını. Korkuyorum. Başına bir şey gelmesinden. Çünkü biliyorum. Burada, başına aklımın bile alamayacağı şeyler gelebilir.

Alt katımızda oturan kadının iki oğlu var ve David'le yaşıt oldukları için, birde ben çok yoğun çalıştığım için bana, onu okula götürüp getireceğini söylemişti. Haftalar öncesinden...İlk başta onu yormak istemediğimden reddetsemde ve birde tabiki utandığımdan, sonunda zaman bulamayıp okul çıkışlarında David'i saatlerce beklettiğim için kabul ettim. Her gün değil ama çoğunlukla o kadın götürüp getiriyor. Aslında bugün bir işimde yok. Onu ben okula götürebilir ve kendim halledebilirim ama yeni uyanmama ve hiçbir şey yapmamama rağmen yorgunum.

Boş evde gezinmeyi ve camdan sokakları izlemeyi bırakıp Denver'ı aradım. Telefon bir kaç kez çaldı. Sonra da açıldı.

"Selam! Bugün bir işin var mı?"

Homurdandı ve hışırtı sesleri kulaklarımda yankılandı. Hala yatakta olmalı.

"Hı...Hayır. Hayır yok. Windy? Sensin öyle değil mi?"

Kıkırdadım ve cevapladım.

"Evet benim. Kahvaltı yapmak ister misin?"

Onayladı. Onayladı ve bir şeyler gevelediğinde ağzında, telefonu kapattı. Bende üstümü hızlı bir şekilde giyindikten sonra guruldayan karnımla evden çıktım. Sessizce sokaklarda yürüyor, düşünüyorum şimdi. Her şeyin nasıl olacağını. Alex'i. O şu an burada ama ne zamana kadar diyorum. Sonuçta...Onun artık farklı bir hayatı var. O eski Alex Turner değil. Hayranları, konserleri...Bir ilişkisi...Eğer böyle olacaksa nasıl devam edecek? Ne yapacağım? Onun gibi...Nasıl önüme bakacak ve geçmişi unutacağım? Bu çok zor. Hayali bile imkansız. Benim için. Çünkü Alex burada ve onca sene, o yokken ona karşı duyduğum hisler bu kadar canlıyken, şimdi o varken...Nasıl olacak? Hep yanımda olacak. Oğlu için. Oğlumuz için. Gözlerinin içine bakacak ama kendime onu sevmediğime, ona aşık olmadığımamı inandıracağım? Kendime göz göre göre yalan mı söyleyeceğim? Gerçi ben alışığım ama kendime değil. Oğluma yalan söylemeye.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin