° ...Belki...Belki...Belki...°

532 54 149
                                    

Bağırma sesiyle mutfaktan koşarak çıktım. Gözlerim korkudan kocaman açılmış titremeye başlamıştım ki gördüğüm manzarayla derin bir nefes aldım. David'i omuzlarına oturtmuş salonda koşuşturuyor. Delirmiş gibi, sahnedeki gibi haraket ediyor evin içerisinde zıplıyor, belini kıvırıyor ve sekerek yürüyor. Kapıya yaslandım ve gülümseyerek başımı iki yana salladım. Kalbinde hissettiğim ağrıya engel olamadım ama izlemekten başka bir şeyde yapamazdım. Sessizce izlemek ve hep böyleydi işte Alex. David'i görmek, onunla zaman geçirmek için buraya geliyor, siz mutlu bir şekilde eğleniyordunuz ama ben...Bu bana acı veriyordu. Sanki içten içe ölüyordum. Nefes alamıyor, titremeden duramıyor ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Midem bulanıyor, boğazımdaki yumru; yutkunmamı engelliyordu. Oysaki böyle hissedeceğimi hiç düşünmezdim. Döneceğini hayal ettiğim zamanlarda. Kollarının arasında olurum diyordum. Sabah uyandığımda. Yanımda uyuyor, mırıldanarak bir şeyler sayıklıyor olurdun. Her zamanki gibi...
Kokun bütün odaya sinmiş ve saçların yüzüne düşmüş olurdu. Saatlerce gülüşür, sevişir ve...
David'le birlikte oyunlar oynar-

Dönmeni istesem ve beklesemde...Hiç düşünmemiştim. Gerçekten döneceğini...Hiç düşünmemiştim Alex. Yeniden yanımda olacağını...Ve işte. Yanımdasın ama sana dokunamıyor, seni öpemiyorum. Dudaklarımın üzerinde sıcacık, yumuşacık dudaklarını hissedemiyor, ellerimi saçlarının derinliklerinde gezdirdiğimde, senin incecik güzel ellerini bedenimde hissedemiyorum. Seni...
Hissedemiyorum. Sanki göz yaşlarım akmak için tetikte bekliyorlar ve seni her gördüğümde...
Nefes alamıyorum. Titriyorum. İşte yine aynı şey...Oluveriyor. Bana doğru dönüyor, sizi izlediğimi görünce bir anda ciddileşiyorsun. Gülümsemen...Şu çok özlediğim gülümsemen...Akıp gidiyor, dudaklarından. Bu soğuk bakışların, beni ezip geçiyor ve dayanamıyorum. Sessizlik beni yiyip bitiriyor.

"Aç mısınız?"

Sorduğum soru karşısında David, başını hızlı bir şekilde yukarı aşağı salladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sorduğum soru karşısında David, başını hızlı bir şekilde yukarı aşağı salladı. Gözlerimi, beni izleyen koyu kahveliklere diktim. Aynı soğuklukla beni izliyor. Aynı belirsizlik. Kırık kalbim daha da küçük parçalara ayrılıyor, boğazım kuruyor. Dayanamayarak, onun cevap vermesini bekleme gereği duyamayarak arkamı döndüm ama boğuk İngiliz aksanı...Beni durdurdu ve kendi kendime sayıklarken derin bir nefes almama sebep oldu. "Bazen sadece...Bu sesi duymak için yaşadığımı düşünüyorum."

"Bugün dışarıda yiyebiliriz. Eğer sende istersen."

Sesin sahibine döndüm. Beni izleyen koyu kahve gözlerle dudaklarımı araladım ama tek kelime söyleyemeden başımı salladım.

"Tamam. Ben...Onu kaçta getirirsin?"

Anlamayarak kaşlarını çattı. Gülümsedi ve başını iki yana salladı.

"Birlikte...Birlikte dışarıda yiye-"

Dudaklarımı araladım. Birlikte mi dedim. Birlikte? Ne dediğini anladığımı belli etmek için başımı salladım. Sessizlik olup kaşlarını kaldırdığında da iki yana...Başımı iki yana salladım. İstemiştim. Onunla birlikte dışarıda olmayı ve yemek yemeyi ama kabul etmek istememiştim. Çünkü ne yapacağımı bilememiştim ve kendimi kandırmak istememiştim doğrusu. Çünkü hiçbir zaman beni sevmeyeceğini bilmek canımı yakıyordu Alex. Senden kaçıyordum. Sana ne kadar yakın olmak istesemde uzak duruyordum. İmkansızı arzuladığım için. Çünkü biliyorum Alex. Biliyorum. Sen bir kere, gözlerimin içine bakarak gülümsesen, elin yanlışlıkla bedenime değse, benimle konuşsan samimi bir şekilde, başlarım kendimi kandırmaya. İnanırım gerçekten bana karşı bir şeyler hissedebileceğine. İnanırım. Gerçi seninde bana yanlışlıkla dokunmaya bile çaban yok. Umrunda değilim. Açıkça benden rahatsız oluyorsun. David'i seviyor onunla zaman geçirmek hoşuna gidiyor ama ben...Ben seni rahasız ediyorum.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin