Asık Surat

1.1K 60 116
                                    

Bar tezgahının üstünden atlayıp yanıma geldi. Bana o kadar yakın duruyor ki burnu benimkine değiyor. Yoğun erkeksi ve sigara kokusu nefesimi daraltmaya yetiyor. Birde koyu gözler. Uzun süre bakınca kaybolduğum gözler. Beni baştan aşağı süzdüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım. Bakışları altında bir mum gibi eriyorum adeta. Hatta erimiyor alevin küçük bir kıvılcımıyla kağıda değdiği gibi alev alıyorum.

Başını çevirip bar tezgahının diğer ucundaki adama onu idare etmesini söyledikten sonra büyük kapılara doğru ilerledi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başını çevirip bar tezgahının diğer ucundaki adama onu idare etmesini söyledikten sonra büyük kapılara doğru ilerledi. Benide peşinden sürükleyiverdi. Aslında sürüklemedi. Ben yapıştım peşine...
Soğuk hava birden yüzüme vurunca başım dönerken hızla ilerleyen onu kaybetmemek için adımlarımı hızlandırdım.

"New York'ta yeni misin?"

Yoğun ve derin İngiliz aksanı. Mükemmel. Başımı salladım. Önümüdeki kalabalıkla da sinirle iç çektim. Daralıyorum. Daralıyor bunalıyorum ama neden? Neden mi? Birde soruyor muyum? Bunu neden yaptığını anlamıyorum? Neden bir anda tanımadığı biriyle-ben- New York'un sokaklarına dalmaya karar verirsin ki? Ne planlıyor. İnce parmaklarıyla bileğimi kavradığında insanları iterek ilerlemeye başladı. Evet...Tam olarak iterek...
Arkasından yükselen küfürleri umursamıyor. Ben de ellerimizi izlerken kalbimin hiç olmadığı kadar hızlı attığını fark ederken derin derin nefes alıyorum. Sıcacık ellerini saran ellerim. Ölecekmişim gibi korkuyorum. Çünkü bu bünyeme fazla. Bu kadar heyecan.

İnsanların ne için toplandığına bakmak için kafamı kaldırdığımda kısa boyum yüzünden hiçbir şey göremeyerek kaşlarımı çatıp dudaklarımı büzdüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsanların ne için toplandığına bakmak için kafamı kaldırdığımda kısa boyum yüzünden hiçbir şey göremeyerek kaşlarımı çatıp dudaklarımı büzdüm. Kalabalıktan çıktığımızda elimi bırakınca gözlerimi sırtına diktim. Benden biraz da olsa önde yürüyen onun...Alex'in...

"Çok konuşkan değilisin."

Öyleyimdir de dilimi yutmuşum. Başını bana çevirip yürümeye devam ederek cevap beklercesine kaşlarını kaldırdı. Koyu gözleri dudaklarımı izliyor.

"Çok konuşan insanları pek sevmediğini duydum."

Beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. Evet...Onu hakkında bilgi edindim. Dersime biraz da olsa çalıştım. Çünkü nedense lazım olacağını biliyordum. Sandra'yla konuştuğumuzda bana az da olsa ondan bahsetmişti. Pek konuşmadığını söylemişti mesela ama sanki yalan söylüyor gibi hissetmeye başlamıştım. Bu tanımadığım adam benimle sohbet ederken...Aksine ben konuşmuyorum o konuşuyor. İnce bacakları yavaşlayınca artık yan yana yürüyoruz.

Alex Turner || I Wanna Be YoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin