Dolunay'ın okulda en çok konuştuğu zaman, bir şiiri çözümledikleri gündü.
Öğretmen herkese şiirin bir kopyasını dağıttığında Dolunay'ın okuduğu ilk dize onu etkilemeye yetmişti. Aklına, her zaman oradaki Aıyl gelmişti. Öğretmen herkese şiir okuyup okumadıklarını sorduğunda kimse elini kaldırmamıştı, Dolunay da dahil, ve insanlığa olan ümidini biraz daha azalmıştı. Oysa kendisi on beş yaşından beri gittiği her sahaf dükkanından rastgele şiir kitapları toplamaya çalışıyordu. Her ne kadar okuduğu şiirleri tamamıyla anlamadığını hissetse de o an elinde tuttuğu şiir adeta onunla konuşmuştu, öğüt vermiş, belki de eleştirmişti. O gün o iki derste Dolunay'ın eli hiç inmedi. Her dizeye en az bir yorum getiriyordu. Öğretmen şiiri genele vurmayı tercih etmişti ama Dolunay'a göre bu genel bir konuya gönderme değildi, hatta bizzat onun için kişisel bir anlam barındırıyordu. Bir bağlılık şiiri olarak nitelendirmişti bu şiiri. Her el kaldırdığında öğretmen diğerlerine yaptığı gibi ismiyle hitap ederek değil, başıyla hafif bir işaretle veya basit bir "evet"le söz veriyordu.
Ödevleri bu şiir üzerine bir analiz yazısı yazmaktı ve Dolunay uzun zaman sonra okulla bağlantılı bir şey için heyecanlanmıştı. Heyecanlandığı son zamansa dokuzuncu sınıfta, okumayı düşündüğü bir kitabı okuttukları zamandı. Dolunay eve dönüş yolunda şiirin kopyasının üzerine aldığı ufak tefek notları geliştirerek düzene koydu. Eve vardığı gibi, üstünü değiştirmeden, hiçbir şey yemeden masanın başına geçti ve bir defter bulup yazmaya başladı. Yazdıkça Aıyl'in, boynuna üfleyen nefesinin sesi silikleşiyordu.
Su içmek için, verdiği tek molada Aıyl hemen ona muhalefet olmuştu.
"Sen kendini masum mu sanıyorsun? Kaçıncı kurbanındasın?" Dolunay ona cevap vermedi ama içinden geçirirken Aıyl de duydu.
"On bir."
Sonrasında koşarak yazmaya döndü.
İki saate kalmadan bir roman için yazılabilecek uzunlukta bir makale yazmıştı. Şiiri artık ezberlemişti. Kalemi her durduğunda aynı on iki dize aklında uçuşarak ona yeni fikirler getiriyordu. Bu yüzden yazısını noktalamak kolay olmadı ama her şeydeki gibi bunun da sınırını biliyordu Dolunay.
Yazısından o kadar memnundu ki o gece güzel bir uyku çekebileceğini düşündü. Yatağına uzandı, her zamanki gibi yüzünü tavana dönmek yerine sağ omzunun üzerine yattı. Ellerini birleştirip yanağının altına koyduğunda hızlanan nefesleri elinin üstüne çarptı. İtaatsizliği hemen korkuyla karşılık bulmuştu. Buna rağmen geri sırt üstü yatmadı ve uykunun ona bahşedilmesini beklemeye koyuldu.
Bunun yerine Aıyl'in sesini duydu.
"Bir çağ ki en olmayacağı
Kuşatır yasaklar üstünü örter
Susuz bir tavşansın dolanırsın
Suya değerken ayakların
Masalsın korkunçsun, eskisin masalsın
Örtük odaların iç içe odaların
Üşür senden uzakta senin yanında korkar
Tay bacaklı, sıpa gözlü bir kadın
Pis ya vurmak, incitmek kötü ya
-Gülünç ya öyle bulmadığı bazılarının-
Kaygısız yaşamanın ormanlarında
Sen avcı olsan avlanamazsın"
"Bu, sana bizi mi hatırlattı?"
"Seni."
Sonra makalesinden bir cümle okudu.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sorunca Dolunay kendine engel olamayıp, "Başka ne düşünecektim?" diye karşılık verdi. Aıyl'in içinde bir şeylerin kaynadığını hissetti ama öfke olduğundan emin olamadı.
"Bu yazıyı öğretmenine teslim etmek istediğinden emin misin? Bence bu yazıda düşüncelerinle kendini çok ele veriyorsun. Bunu yapmak istiyor musun? Beni açık etmek istiyor musun?" Dolunay yorganını sıktı. Gözleri bir ceylanınki gibi açılıp boşlukta asılı kaldı.
"İnsanların seni fark etmesini istemezsin değil mi? Seni tanırlarsa konuşurlar, konuşurlarsa bağırırlar, bağırırlarsa... bana dönersin. Her koşulda bana döneceksin, insanların arasında üşümeye ne gerek var?"
Dolunay'ın kalbi kilometrelerce koşmuş bir av hayvanınki gibi hızlı atıyordu. Yorganı daha da sıktı. Sırtı yatakla bütünleştiğinde kalp atışları rahatladı, dudakları aralandı ve kendini rahatça uykuya bıraktı. O gece rüyasında masum bir tavşandı, bir sırtlandan kaçan. O sırtlan da kendisiydi. Birbirlerini kovalarken ikisi de çılgınca akan bir nehirde boğuldular.
Ertesi gün öğretmen herkesin yazısını toplarken Dolunay kendini en arka sırada görünmez yaptı. Yanındaki yer de boş olduğu için öğretmen yanına uğramadı bile. İsmi, ödevini yapmayan diğer öğrencilerin arasına karıştı ve öğretmen ondan bir yazı gelmediğini hiç fark etmedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...