Arkama baktım, sarmaşıklarla aramızda baya vardı fakat yapacak bir şeyimiz de yoktu.
- Hepimiz öleceğiz. (dedi Zeynep korku içinde sarmaşıklara bakıyordu.)
Kimse cevap vermedi, herkes korku içinde çıkış noktası arıyordu. Sarmaşıklardan giren virüslüler bize doğru geliyorlardı. Çaresiz bir şekilde duvara dokunmaya başladım, belki şehre açılan kapı gibi açılır umuduyla bir şey aradım ama yoktu. Sinan ve Can benim gibi bir şey bulmaya çalışıyor, Zeynep kitlenmiş bir biçimde onların bize gelişini izliyordu.
- Hiçbir şey yok. Ne yapacağız?
- Allah kahretsin ya. Böyle ölemem. (dedi Can suya hızla ayağını vurdu.)
Suda oluşan titreşimler, normalde olması gerektiğinden farklı olarak suyun üzerinde dalga misali ilerlemeye başladı. Hayret içerisinde virüslülerin yanına ulaşmasını izledik. Yanlarına ulaştığında çelme takarcasına hepsini yere düşürmüştü tek tek. Can birkaç kere daha ayağını suya hızlıca vurdu. Titreşimler onları düşürüyordu evet ama yeniden kalkıp geliyordu. Hızlarını kesiyordu ama yine de geliyorlardı.
- Bir çıkış yolu bulmamız lazım. Bu çözüm geçici. Hala geliyorlar. (dedim Sinan'a bakıyordum. Kafasını salladı.)
- Düşünüyorum.
- Nolur çabuk bir şeyler bulun. Bu titreşimler de etkilemiyor artık. (Aramızdaki mesafe iyice azalmıştı. Sinan da ben de düşünürken Can gibi suya vurmaya başlamıştık. Titreşim seviyesi artmıştı ama düşmek onları caydırmıyordu. Sanki her titreşimde daha da hırslanıyorlardı.)
- Şu pembe yapışkanlar olsaydı aslında, belki şansımız olurdu. (dedi Sinan.)
Sinan'ın pembe yapışkan hatırlatmasından sonra aklıma çiçek geldi ve kaybetmemiş olmayı umut ederek elimi cebime attım. Çiçek oradaydı. Cebimden hızla çıkardım. Hiçbir yaprağı kopmamış, sapasağlam şekilde elimdeydi.
- Bu belki işimizi görebilir. (Çiçek resmen elimde parlıyordu, ışık saçıyordu. Zeynep dahil herkes çiçeğin parlamasından dolayı gözlerini kaçırdı. Ben ise gözlerimi ondan ayıramıyordum. Çok güçlüydü.)
- Bunu nasıl kullanacağız? (dedi Can.) Bir etkisi olacak mı gerçekten?
- Deneyeceğiz. Biriniz arkamı kollasın. (Bir tanesi yanımıza iyice yaklaşınca yanına doğru ilerledim. Can bana bir şey yapmasından korkmuş olacak ki silahı ateşledi. Omzundan vuruldu, sendeledi ama sinirle daha da hırçınlaştı.)
- Ne yapıyorsun Can? (Sinan'ın hızlı adımlarla yanıma geldiğini fark edince derin bir nefes aldım. Virüslünün tam önüne dikilip çiçeği ortasına aldığım elimi ona doğru uzattım. Kalbim deli gibi atıyor, nefesim kontrolüm dışında hareket ediyordu. Bir süre tepkisiz kalan virüslü inleyerek yere düştü.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.