Mağaranın içerisinde ilerlediğimizde şelalenin olduğu kapının açık olduğunu gördük. Biz Can ile şehre girmeden geri dönmeye kalktığımızda kapanmıştı bu duvar ve biz mecburen şehre girmiştik, peki kim açtı bizden sonra burayı? Bizden başkaları da mı vardı burada? Zeynep'in annesi gibi...
Sinan şelaleden su içmek için çantasını duvarın kenarına bıraktı. Su içip yüzünü ve saçını ıslattıktan sonra bana bakıp çantasına doğru yöneldi, çantasından eter, pamuk ve yara bandı çıkardı. Eterden pamuğa döküp bana doğru yaklaştı.
- Biraz yakabilir. (Pamuğu yanağıma götürürken geri çekildim.)
- Ben kendim yaparım. (Dedim ve elinden eterli pamuğu alıp yarama bastım. Yaktı. Baya yaktı.)
- Al. ( yara bandını uzatırken yüzüme bakmamıştı. Elinden hızlıca çekip yara bandını yanağıma yapıştırdım.)
- Bence bu gece de burada kalıp yarın sabah kasabaya gidelim. (Dedi Can gün batımını izleyerek.)
- Ben de aynı fikirdeyim. Karanlıkta macera aramaya gerek yok. (Dedi Sinan ve çantasından bisküvi çıkarıp paketini açtı. Can ile bana tek tek uzattıktan sonra duvarın dibine çöküp oturdu.)
Şelalenin suyuyla yüzümü yıkadıktan sonra Sinan'dan en uzak noktaya oturma kararı verip duvar kapının bir ucuna oturdum. Can mağaranın içerisinde duvarları incelemekle meşguldü. Sinan bisküvisini yeyip hiç konuşmama taraftarıydı, bu her halinden belliydi. Bir süre boş boş oturduktan sonra sıkılıp Can'ın yanına gitmeye karar verdim. Ayağa kalkarken göz ucuyla bana baktığını fark etmiştim ama o tarafa hiç bakmadan mağaraya girdim. Can, mağara duvarlarına dokunup bir şey arıyor gibiydi.
- Bulabildin mi bir şeyler?
- Ha.. Yok ya. Öyle bakıyorum belki bir şey vardır diye.
- Ben de sana eşlik etmeye geldim. Sıkıldım oturmaktan.
- Olur ama karanlıktan pek bir şey görünmüyor. Ben de şansımı denedim işte. (Can'ın incelediği duvarın karşı duvarına geçip duvarın her noktasına bakmaya başladım. Bir süre konuşmayıp ikimiz de duvara odaklandıktan sonra sessizliği Can bozdu.) Sen bir şey bulabildin mi?
- Yok. Normal duvar gibi. Bulmak da istemiyorum artık.
- Neden?
- Yoruldum şifre çöz, ilerle. Oyun gibi.
- Gerçek hayatını özlemişsindir tabi, benim de öyle hayatım olsa özlerdim.
- Nasıl bir hayatım varmış benim?
- Magazinden ve instagramdan gördüğümüz kadarıyla havalı bir hayat. Her istediği olan zengin ve güzel bir kız.
- Her istediği olan yalnız bir kız desek daha doğru olur.
- Neden? Yani yanlış anlıyor musun sorularımı bilmiyorum ama merak ettim sadece.
- Önemli değil. Sadece her gördüğüne inanma. Benim özenilecek bir hayatım yoktu. Evet bazı noktaları özlüyorum, abim gibi. Ama o kadar. (Can yanıma geldi.)
- Babanı? (Cevap vermeden gözümü devirdim.) Pardon. Yasaklı bölge sanırım. (Dedi gülümseyerek. Gülümsemesine karşılık verdim.)
- Biraz mayınlı desek daha doğru. (Yere oturdum.)
- Herkesin mayınlı bölgeleri var. Anlatmak istersen dinlerim.
- Sanırım şuan en son istediğim şey babamdan bahsetmek.
- Tamam o zaman. Ne konuşalım, sen söyle.
- Siz dün geçitte nereden çıktınız?
- Yan villadan. (Dedi Sinan, ayakta duvara yaslanmış bir şekilde.) Tek bir silah bulabildik. Barınak devam ediyordu ama biz seni yalnız bırakmamak için döndük. (Yanımıza yaklaşıp önümüze oturdu.)
- Oraya tekrar bakmamız gerekecek o zaman. ( Kafalarını sallayıp beni onayladılar. ) Ben yukarıda garajdayken öldürdüğümüzü sandığımız virüslü insan geldi. Garajın kapısını açtı ve benim dışarı çıkmamı sağladıktan sonra garajı kapattı. Sizi oraya kapana kıstıracak sandım. Sonra siz beklemediğim bir yerden geldiniz ve tam zamanında geldiniz.
- Peki sizce neden o şey benim olduğum odaya girmedi? (Dedi Can şaşkınlıkla.)
- Bana da saldırmadı yanımdan geçti. (Dedim bir yandan nedenini düşünürken aklıma kadının dediği geldi.) Kadın, o sayede kurtulmuşsunuz demişti pembe yapışkan için. Acaba onunla mı alakası var?
- Kadın... Zeynep'in annesi miydi o sizce? (dedi Sinan, gözleri bir noktaya dalmış bir şekilde konuşarak.)
- Sanırım. (Dedi Can.) Yani çok benziyorlardı. Kız kardeşi olamayacağına göre.
- Belki alakaları yoktur. Belki o kadın, o villaya gizlice girmiştir, bizim gibi. (Dedim belki Sinan daha iyi hisseder diye.)
- Sanmam. (dedi Can.) Çerçevedekiyle aynıydı resmen.
- Evet. (dedi Sinan, bu konuda keyifsiz olduğu belliydi.) Peki ben Zeynep'e bunu nasıl söyleyeceğim? Annen karşımızda o şeye dönüştü ve biz hiçbir şey yapmadık mı? Ne diyeceğim?
- Daha o olduğu bile net değil. (dedim ama inatla konuşurken yüzüme bakmıyordu. )
- Neyse, çok şey yaşadık bugün. Ben uyuyacağım biraz. (Yere uzandı, çantasını yastık yapmıştı.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.