- Asel! Çok şükür! (Koşarak yanıma gelip sarıldı. Batuhan'dı gelen. Ben ise tepkisiz bir şekilde dikilmeye devam ediyordum. Hayal kırıklığımın hala neden devam ettiğini anlamıyordum. Beni merak etmişlerdi işte.) Neredeydin? İyisin değil mi? Bir şeyin yok? Çok merak ettim seni. (Elleriyle yüzümü kavramıştı. Heyecanlı ama bir o kadar da telaşlı bir şekilde cümleleri sıralamıştı. Gözlerine baktıktan sonra kendimi geri çektim.)
- İyiyim, bir şeyim yok. (dedim sesim düşündüğümden sinirli çıkmıştı. Batuhan'a sinirliydim evet ama şu anda hissettiğim sinirden daha fazlaydı. Nedenini hatırlamıyordum. Neden neden? Batuhan'ı en son ormanda görmedim mi ben? Başka bir şey olmadı ki nedendi bu nefret?)
- Seni gerçekten çok merak ettim. (Gözleri dolmuştu. Zoraki gülümsemeye çalışırken arkadan birinin bana doğru koştuğunu gördüm, Can'dı bu. Ben de Batuhan'ın yanından hızlıca geçip Can'a doğru koştum ve sarıldık. Onu gördüğüme bu kadar sevineceğimi düşünmezdim.)
- Neredeydin sen? Her yerde seni aradık. (dedi sesinde mutluluk ve hüzün bir aradaydı.)
- Ben...bilmiyorum. (Kollarımdan kurtulup bana baktı.)
- İyisin ama değil mi? (Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, kafamı salladım sadece. Gülümsemesine bende karşılık verdim ve inanamazsınız ama içtendi. Can'ı seviyordum o an anladım.)
- Seni gördüğüme çok sevindim. Sen iyisin değil mi?
- İyiyim, iyiyim. (Hala kocaman bir gülümseme vardı yüzünde.)
- Peki Sinan? (Onun hala ortada olmaması canımı sıkıyordu.)
- O da iyi. (Yüzünde oluşan gülümsemeyi görmezden geldim.) Gel seni ona götüreyim. Meraktan öldü, öldü, dirildi. (Çok meraklı gibi gitmek istemiyordum ama onu görmek çok istiyordum.)
- Olur. (dedim gözlerimi kaçırarak. Can omzuma elini attı.)
- Hadi o zaman.
Can ile ilerlerken Batuhan'ın da arkamızdan geldiğinin farkındaydım. Can ile olan yakınlığımın onu rahatsız ettiğini biliyordum ama bizi bu hale getiren oydu. Her şey onun suçuydu. Ona bu şekilde davranmak içten içe beni yaralıyordu ama iyi davranmak da içimden gelmiyordu. Zeynep'in yanından geçerken, Zeynep beni görmemiş gibi yaparak Halsey'le ilgilenmeye devam etti. Ona baktığımı gören Can 'sallama onu, bu ara keyfi yok zaten' dedi.
- Öğrendi değil mi?
- Evet. Bizimle de konuşmuyor artık. Annesini orada bilerek bıraktığımızı düşünüyor.
- Nasıl olduğunu görse öyle düşünmezdi. Ama zor. (Can kafasını sallayarak beni onayladı.) Nereye gidiyoruz biz?
- Sinan'ın odasına. Çıkmıyor oradan.
- Neden?
- Bilmiyoruz. İlk defa böyle olduğunu görüyoruz. Kimseyi görmek istemiyor.
- Zeynep'i? (Yutkunmuştum söylerken. Bana bir bakış attı.)
- Kimseyi. (dedi tekrardan.)
Sinan'ın odasının olduğu eve varana kadar Batuhan sessizce yanımızda geldi. Can, kapıya vurmak istedi ama açıktı. İçeri doğru yöneldi, ben de peşinden gidecekken Batuhan'a döndüm.
- Teşekkür ederim, ilgilenmek istediğinin farkındayım. Ama gerek yok bu kadarına.
- Burada bekleyeceğim. (Kararlı bir şekilde gözlerime baktım.)
- Nasıl istersen. (deyip içeri girdim. Can, Sinan'ın odasının kapısının önünde beni bekliyordu. Ben gelince kapıyı tıklattı.)
- Rahat bırakın demedim mi ya? Kaç kere söylemem gerekiyor.
- Abi, aç bir kapıyı.
- Can, yalnız kalmak istiyorum. (diye bağırdı. Can'ın cevap vermesini engelledim elimle.)
- Sinan. (Ne diyeceğimi bilemeyip sadece Sinan diyebildim. Bir sessizlik oldu ve kapının kilit sesi ile sessizlik bozuldu.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.