Rüyamda geleceği mi görmüştüm acaba? Ya da paralel evren falan mı? Ama çeltikler ve poster... O posteri ben vermiştim, kendime. Ve rüyamda Sinan, o posterle ilgili bir şey biliyor gibiydi. Bence Sinan'a çeltikleri ve posteri göstermeliydim. Belki delice ama rüyam ya doğruysa ve o bir şeyler biliyorsa? Denemenin sakıncası yok diye düşünerek gittiğim yolu geri dönmeye karar verdim. İlerlerken çalıların arasından ateş böceklerini gördüm. Sanki iki çalı arasında minik bir patika vardı. Merakım baskın gelip oraya doğru gittim. Ateş böcekleri, ben çalıların arasına girince kayboldular. Sanki sadece oraya girmem içindi. Aşağıya doğru bir patika gidiyordu. Patikadan ilerledikten sonra kıyıya vurduğum yere vardım. Bu kadar yakındaymışım yani. Kumların arasında parlayan bir şey gördüm. Oraya doğru ilerleyip kumu elimle çırparak parlak taşı elime aldım. Kırmızı renkli minik bir taştı ama çok parlaktı. Cebime attım. Etrafa biraz göz attıktan sonra geri patikadan dönmeye başladım. Yolda ilerlerken gözüme pembe yapraklı bir ağaç takıldı. Ona doğru ilerledim. Yanına yaklaştığımda bir sürü pembe ağaç olduğunu gördüm. Çok güzel görünüyorlardı. Kasvetli ormanın ortasındaki peri masalı gibiydi. Eski hayatımda olsaydım ilk düşündüğüm burada fotoğraf çekinmek olurdu ama şu an anın tadını çıkarma düşüncesi beni mutlu ediyordu.
- Gizli yerimi bulmuşsun. (dedi Sinan. Anlık ürkmüştüm.)
- Hiçbir şey gizli kalmıyor.
- Sırlarımı bulmakta üstüne yok zaten.
- Keşke ben bulmadan sen söylesen ama. (Gülümsedi.)
- Özür dilerim Asel. Buradaki kimse için önemli bir bilgi değildi. O yüzden sana da söyleme ihtiyacı duymadım.
- Ben aileni tanıyorum ama.
- Hayır, sen babamı ve üvey kardeşimi tanıyorsun. Benim annem, benim ailem.
- Neden buraya geldin o zaman?
- Hepimizin nedenleri yok mu?
- Yine ben bulacağım yani. (Gözümü devirdim.)
- Annem çok hastaydı. Babam olacak adam da tedavi için hiçbir yardım yapmadı. Ben çalışarak halletmeye çalıştım ama olmadı. Çok para lazımdı.
- Sen de deneye katıldın. (Kafasını eğdi. Yanına yaklaştım.) İyi ki katıldın. (Gözleriyle gözlerim buluşunca yine vücudumdaki kan akışının hızlandığını, yüzümün kızardığını ve nefesimin kesildiğini hissediyordum. İç ısıtan gülümsemesi ile yüzüme bakıyordu. Bir anda kendini çekti ve uzaklaştı.)
- Karar verince yap bunları, lütfen.
- Neyi?
- Bunları işte. (Anlamamış bir şekilde yüzüne bakıyordum.) Böyle bakmayı, güzel gülmeyi... (Onun da yüzü kızarmıştı, farkındaydım. Ama haklıydı.)
Haklıydı, ben korkumun önüne geçemezken ona bunu yapmam haksızlık oluyordu. Uzak durmalıydım, ya da bilmiyordum. Çok istiyordum ama aşık olmaktan çok korkuyordum. Olmam değil mi?
- Sana göstermem gereken bir şey var. (dedim konuyu değiştirmek en iyisiydi.)
- Ne? (dedi anlamsız gözlerle yüzüme bakıyordu.)
- Gel. (diyerek elinden tutup çektim.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Bilim KurguBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.