Yerde bayılıp yatakta uyanmıştım. Gözlerimi güneşin ışıkları ile birlikte zorla açtım. Yeni bir gündü, güneş daha yeni doğmuştu. Yatağımdan doğrulurken başımın ağrısıyla sızlandım. Rüya mıydı yine gördüklerim? Olamazdı. Ben en son kapıya doğru yürümüştüm sonra da olanlar olmuştu. Ama nasıl yatakta uyandığımı bilmiyordum. Ayağa fırlayıp çeltiklere baktım. Bunları ben yapmıştım. Ya da etkilendim ve sadece rüyaydı. Burada gördüğüm rüyalardan çok yorulmuştum artık. Posterin yerde ters durduğunu fark edip elime aldığımda arkasında bir imza olduğunu gördüm. Seray Saygı diye birinin imzasıydı. Herhalde solist kadındı bu. Acaba kim bu Seray Saygı? İlk defa duyuyorum adını.
Çok acıktığımı fark edip hızlıca odadan çıkmak istedim, fakat kapı koluna uzanırken bir korku sardı içimi. Yaşadıklarımdan ya da gördüklerimden sonra bu çok da anormal değildi. Kapıyı açmaya cesaret edemeyince camı açıp camdan dışarı çıkmak için masaya tırmandım. Camdan aşağıya atladım. Neyse ki kimse beni görmemişti. Beni görürler değil mi? Saçmalama Asel, sadece bir rüyaydı yine.
Yüzümü yıkarken aynadaki kendime baktığımda aklıma rüyamdaki ben geldi, mutluydu o. Ben değildim. Kafamdaki düşünceleri atmaya çalışarak bir su daha çarptım yüzüme ve yemeğe gitmek üzere meydana ilerledim.
Yemek için her meydana gittiğimde bir olay oluyordu, artık bu durum benim canımı sıkıyordu. Bugün olay istemiyordum. Zaten garip bir rüya görmüştüm. Başımın ağrısı da yetiyordu. Biri koluma girdi.
- Günaydın Asi. (dedi Can. Birinin beni görmüş olması beni gülümsetmişti.)
- Günaydın. Çok da aymadı ama.
- Yine neden? Baksana hava çok güzel bugün. (Gerçekten hava çok güzeldi. Can'ın neşesi beni de mutlu ediyordu. Ali gözüktü ileriden. Bize doğru yaklaştı.)
- O en sevdiğim ikili. (Ali'ye istemsizce bir bakış attım.) Pardon. (dedi kızdığımı sanarak.)
- Seninle alakası yok, biraz kötü bir rüya gördüm.
- Ne gördün? (dedi Can.)
- Biraz garipti. Sonra konuşuruz. (dedim Ali'ye anlatmak istemiyordum.)
- Tamam. (dedi.) Hadi kahvaltı edelim.
Sinan ateşin başında yardım ediyordu. Havanın etkisinden midir bilmiyorum ama sıcaklık bastığını hissediyordum. Aramızda mesafe çoktu ama uzaktan bile nefesimi kesiyordu. Neden böyle olduğumu anlamıyordum. Daha dün Sinan Çağlar olduğunu gizlediği için sinirliydim, şimdi ise görünce kalbim çarpıyordu. Sanki atışını duymuş gibi Can koluma hafifçe vurdu.
- Seninki orada.
- Ne? (dedim anlamamış gibi.)
- Neyse ben bize bir şeyler alıp geleyim. (Kafamla onayladım.)
Tuhaf bir şekilde kendimi sürekli Sinan'a bakarken buluyordum. Dün gördüğüm dağılmış Sinan'ın yerini biscolata reklamlarından fırlama biri almıştı. Saçını sakalını düzeltmiş ve üzerine beyaz bir gömlek atmıştı. Gömleğin düğmeleri de açıktı, ateşle ilgilendiği için sıcaklamıştı demek ki. Ateşten kafasını kaldırıp etrafına bakındığını görünce dünyaya döndüm. Meydanın ortasında dikilmiş Sinan'ı izlediğimi o an farkına vardım. Yer arıyormuş gibi yaparak ben de etrafa bakındım. Tekrardan ona baktığımda bana doğru yaklaşıyordu. Kalbim daha hızlı atmaya başlamıştı. Kızardığımı hissediyordum. Asel neler oluyor? Yapma, yapma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.