Gözlerimi açtığımda uyandığım yeri algılamak için etrafıma bakındım, her yeri ahşaptan yapılmış bu yeri tanımıyordum. Korkuyla yattığım yerden doğruldum ve kapıya doğru koşar adımlarla ilerledim. Kapıyı açtığımda bir koridor karşıma çıktı, ilerlemeden önce 'kimse var mı?' diye seslendim, sesim düşündüğümden az çıkmıştı ve daha yüksek sesle seslenmek için uğraştığımda boğazımın acısından cümlem yarım kaldı. Acıyla boğazımı tutup koridorda ilerlemeye başladım. Koridorun sonunda sağ tarafta dış kapı olduğunu tahmin ettiğim bir kapı bulunuyordu. Kendimi oradan dışarı atmak için kapının kilitli olmamasını dua ederek kolu çevirdim. Kilitli değildi ve direk açıldı. Kendimi dışarı attığımda güneşin gözlerimi yakışı ile gözlerimi ellerimle kapattım. Güneş, gözlerimi öyle bir yakmıştı ki olduğum yere acı içerisinde çöktüm. O sırada bir gölge yanıma yaklaştı.
- Hoş geldin Asel, herkes ilk geldiği gün bunu yaşıyor. Korkma. (Kafamı hafifçe kaldırıp kolumla güneşe gölge oluşturacak şekilde esmer kıza baktım.)
- Adımı nerden biliyorsun? Neredeyim ben?
- Korkmana gerek yok ama yatman gerek biraz daha. (diyerek kolumu tutup beni kaldırmaya çalıştı. Elini ittirip ayağa fırladım.)
- Ne yaptığını sanıyorsun? Benim bir şeyim yok. (diye bağırarak etrafa bakmaya başladım, gözlerimin yanışı bile o anki ruh halimi etkilemiyordu.)
- Asel, gözlerini daha kötü etkileyeceksin. İzin ver yardım edeyim. (Koşar adımlarla kızdan uzaklaşmaya çalışarak ahşap evlerin arasına daldım. Fakat vücudum gözlerimin acısına daha fazla dayanamayarak tepki gösterdi ve yere yığıldım.)
Gözlerimi açtığımda başımda 5 kişi duruyordu, gözlerimi ovuşturarak kim olduklarını anlamaya çalıştım. Hiçbirini tanımıyordum ve yine korkuyla yataktan kalkmaya çalıştım fakat inanılmaz bir baş ağrısıyla olduğum yerde kaldım.
- Sakin ol. (dedi esmer kız gülümseyerek. Gülümsemesine karşı vermeyerek gözlerimi kaçırdım.)
- Neredeyim ben?
- Hatırlaman bir iki gününü alacak. (dedi kumral bir çocuk. Tek tek hepsini süzdüm. Çok benzer kıyafetleri giyiyorlardı, askerde gibi. Biri siyah tshirt, altına siyah kargo pantolon; diğeri beyaz tshirt altına, yeşil kargo pantolon; bir diğeri beyaz tshirt, altına siyah kargo pantolon... Aynı kombinin farklı renklerini kombinlemiş gibilerdi. Hepsi beni inceliyorlardı, sanki sormak istedikleri birçok soru varmış gibi bana bakıyorlardı, bir tanesi hariç. O, aralarında en umursamazları gibi duruyordu ve sessizliği de o bozdu.
- Aslı, kız kendini iyi hissedince haber verirsin. Ben gidiyorum. (deyip Aslı'nın cevap vermesini bile beklemeden yanındaki diğer çocukla odadan çıktılar. Aslı dediği de esmer kızdı bu arada.)
- Sen neden buradasın? (dedi çocuklardan biri, gözlüklü ve şapşal bir tipi vardı. Yanındaki kumral çocuk, arkadaşını dürttü.)
- Bir dursan mı? Kız daha uyanamadı bile.
- İyiyim ben. Ama sorularıma cevap verirseniz daha iyi olacağım. (Aslı'ya doğru kafamı çevirdim.)
- Buradaki herkes ilk geldiği gün seninle aynı şeyleri yaşadılar, buna bende dahilim. Deney denen uygulama yüzünden burada olduğumuzu tahmin ediyoruz. (Deney... uygulama.. bu kelimeler beynimde bir şeylerin uyanmasına neden olmuştu. Net hatırlayamıyordum ama bu kelimeler anlamlıydı.)
- Ne zamandır buradasınız?
- Herkes bir ay içinde geldi. İlk gelen kişi de daha demin giden Sinan'dı. (Sadece kafamı sallamakla yetindim.)
- Başımın ağrısı için ağrı kesici alabilir miyim? Vardır değil mi? (Cevabın hayır olmamasından korkarak sormuştum.)
- Var evet, getireyim. (Aslı odadan çıktıktan sonra şapşal çocuk yanıma geldi.)
- Ben Ali.
- Ben de Can. (dedi kumral çocuk.)
- Ben de Asel. (dedim karşılık vererek. Kötü insanlar olduklarını düşünmüyordum ama hala neler olup bittiğine anlam veremiyordum, çünkü hiçbir şey hatırlamıyordum.)
- Biliyoruz ismini. (dedi Can.)
- Nereden biliyorsunuz?
- Seni Türkiye'de tanımayan mı var? (dedi Ali gülüyordu.)
- Şimdi anladım, bu bir kamera şakası değil mi? Selin? Çık hadi dışarıya. (diyerek ayağa kalktım ve bunun bir şaka olmasını umarak odadan çıkmaya kalktığımda Can engellemek için kolu tuttu.)
- Ne yapıyorsun? Çıkacağım ben.
- Hayır çıkamazsın şuan. (Can'ın bacak arasına dizimle vurup odadan çıkmayı başardım. Koridordan hızlıca geçip dışarı çıktığımda güneşten gözümü korumak için elimle gözüme gölge oluşturdum. Fakat bu sefer güneş yakmıyordu. Elimi çektim, gözlerimden ve arkama bakmadan koşmaya başladım.)
Ahşap evlerin arasından geçerken bir sürü en fazla 20'sinde olan insan olduğunu fark ettim. Herkes benim ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyor gibi beni izliyordu. Hızlandım ve ormana doğru koştuğumda arkamdan insanların gelmeye başladığını ve beni durdurmak için seslendiklerini duydum. Arkama bakmak için kafamı hafif çevirdiğimde birine çarptım ve beni sıkıca tuttu. Kafamı çevirip ona baktığımda, uyandığımda başımda ve erken giden çocuk olduğunu fark ettim.
- Bırak beni. (kollarının arasından kurtulmaya çalıştım ama fazla güçlüydü, beceremedim.)
- Seni bırakamam. Benimle geliyorsun. (kolumdan tutarak çekmeye başladı, diğer insanlar da büyük bir iş başarmış gibi bana bakarak gülüyorlardı.)
- Kamera şakasıysa bu komik değil artık. Beni bırak. Kolumu acıtıyorsun.
Kasabadaki uyandığım ahşap eve gelene kadar hiçbir lafıma cevap vermemişti. İyice sinirlerim bozulmuştu, neredeyim, neler oluyordu, bu insanlar kimdi? Neden gitmeme izin vermiyorlardı.
- Tamam bıraktım. (deyip kolumu bıraktı ama kaçmama izin vermeyeceği belliydi. Aslı, evin kapısında sanki benim geleceğimi biliyormuş gibi elinde su ile beni bekliyordu.)
Hiçbir şey demeden su bardağını ve ilacı uzattı. Pes etmiştim şimdilik. İlacı aldım ve su ile yuttum.
- Aslı tekrar kaçmasın göz kulak olun, bekçilik yapamam.
- Kimse bekçilik yapmanı istemiyor zaten. Benim gitmeme neden izin vermiyorsunuz?
- Dışarısı buradan güvenli mi sanıyorsun? Ölmek istiyorsan git hadi. (Sesi yükselmişti ve ciddi olduğu her halinden belliydi. Ormanda ne vardı ki?)
- Burasının güvenli olduğunu kim söylüyor? (Yanıt vermeden Aslı'ya baktı ve dönüp arkasını gitti.)
- Gel Asel, içeride konuşalım. (Aslı içeriye girmem için kapıyı araladı ve ben de tekrar kaçmaya çalışmanın bir faydası olmayacağını düşündüğüm için -en azından gündüz vakti- kapıdan içeriye girdim.)
Yine başladığım yere dönerek odama geçtik. Artık odam diyordum çünkü kendimi dönüp dolaşıp burada buluyordum. Yatağa oturdum ve Aslı'nın, belki açıklama yapar diye gözlerinin içine bakmaya başladım.
- Kendi kendine hatırlaman lazım. Kafanın karışmasını istemiyoruz. Zaten birini bu yüzden kaybettik. (Söylememesi gereken bir şeyi söylemiş gibi gözlerini kaçırıp yere baktı.)
- Ne..nasıl yani?
- Bunu sana söylememem gerekiyordu. (Afallamıştı.) Kıyafetlerin orada. (masanın üzerindeki çantayı göstermişti.) üstündekilerden kurtul bence bir an önce. Ben gidiyorum. Hazır olunca dışarı çıkarsın. (Ne demek istediğini merak etmiştim ama koşuşturmadan sonra kendimi çok yorgun hissediyordum.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Ciencia FicciónBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.