BÖLÜM 14

249 12 0
                                    


Yeniden yuvarlandım. Bu sefer kafamı yere vurdum ve Sinan'ın sesiyle gözlerimi açtım.

- Asel, uyan. İyi misin? (Gözlerimi açar açmaz Sinan'a sarıldım. Ter içerisinde kalmıştım.)

- Buradasın.

- Hey, iyi misin? (Ezgi ve Can da telaşla yanım geldiler.)

- Nasıl geldim yanınıza?

- Hep buradaydın. Rüya gördün sanırım. (dedi Can)

- Bayıldın bir anda. Başına güneş geçti diye düşündük. (dedi Ezgi. Elindeki şişeyi uzattı.) Şu sudan iç. (Ezgi'den suyu alıp içtim.)

- Burada olduğunuz için mutluyum. (Korku dolu gözlerle tek tek hepsine baktım. O kadar gerçekçi bir rüyaydı ki gerçekle rüyayı karıştırmıştım. Ama iyi ki rüyaydı. Yavaşça ayağa doğruldum.)

- Biraz daha otur istersen. (dedi Sinan.)

- Hayır, iyiyim merak etmeyin. Hadi gidelim.

- Ezgi sen Asel ile yürü. Biz önden gidelim Can'la.

- Bakıcıya ihtiyacım yok. İyiyim. Hadi devam edelim. (Yürümeye başladım. Sinan da yanımda yürümeye başladı.)

- Neden bu kadar inatçısın?

- Çok vakit kaybettik zaten. İyice karanlık olmadan varalım.

Biraz yürüdükten sonra tarlaya ulaşmıştık. Tarlaya gelince rüyam aklıma geldi ve istemsizce duraksadım. Yutkunup etrafa bakınmaya başladım.

- İyi misin? (dedi Sinan.)

- Evet. (Derin bir nefes aldım. Haritaya baktım.) Buradan gideceğiz.

Tarlanın ortasına geldiğimizde gerilmiştim. İleriden gelen bir şey yoktu, korkuyla arkama baktım. Arkamızdan da gelen bir şey yoktu, ama bendeki gerginliği fark etmiş olacaklar ki herkes bıçaklarını çıkarıp etrafa bakınmaya başladı. İlerlemeye devam ediyorduk ki arkadan bir ses duyduk. Hepimiz aynı anda arkaya baktık. Biri, ormanın içinden bize bakıyordu. Bir insandı bu. Simsiyah giyinmiş bir insan.

- Kimsin? (diye bağırdı Ezgi.)

- Hey, ne yapıyorsun? Kurtları başımıza toplayacaksın. (Can, Ezgi'yi uyarmıştı.)

Bize izleyen kişi siyah giyinmiş biriydi. Aynı beni almaya gelen insanlar gibiydi. Bir anda ortadan kayboldu. Bu ormanda normal olmayan bir şeyler vardı. 

- Bu nasıl mümkün olabilir? (anlamaya çalışıyordum. Sinan bana baktı. Ardından Ezgi ve Can'a baktı.)

- Devam edelim mi? (Herkes kafasını sallayarak onay verdi ve ilerlemeye başladık.)

Tarlayı geçtikten sonra tekrar ormana gelmiştik. Hava kararmaya başlamıştı. Karanlıkta daha da ürkütücü olmuştu. Rüyamın etkisinden henüz kurtulamamışken bir de hava kararmıştı. Korktuğumu belli etmemeye çalışıyordum ama gerçekten korkuyordum. Yaklaşık bir saat daha yürüdükten sonra şelaleye yaklaşmıştık. Şelalenin arkasına varmak için duvar kenarından ilerlemeye başlamıştık ki hırlama sesi duyduk. Ardından kurt ortaya çıktı.

- Beni takip edin. (diyerek koşmaya başladım. Şelalenin arkasına girince kurtulacağımızı sadece Ezgi ve ben biliyorduk.)

Kurt peşimizdeydi, koşmaya devam ediyorduk ki Can'ın ayağı takıldı ve düştü. Kurt Can'ın ayağa kalkmasına izin vermeden yanına yaklaşmıştı. Kurdu durdurmak için hepimiz yavaş hareket ediyor, bıçaklarımızı çıkarmış onlara doğru yaklaşıyorduk. Can korkudan titriyor ve ağlıyordu. Kurt iyice dibine girmişken siyah insan yeniden belirdi. Bu sefer öncekine göre daha yakındı. Fakat beni götüren insanlar gibi maskeliydi, yüzü anlaşılmıyordu fakat vücut hatlarına bakınca kadın olduğu anlaşılıyordu. Kurt, kadını görünce Can'ın yanından uzaklaştı. Salyaları akarak uzaktan hırlamaya başladı.

- Can, şimdi yavaş hareketlerle ayağa kalk. (dedi Sinan. Can korkarak ayağa kalktı.)

- Şelalenin altına doğru koşacağız üçe kadar sayınca. Bir... İki... Üç (dedim ve hepimiz arkamızı dönüp koşmaya başladık.)

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin