- Çok fena bozuşacağız haberin olsun. (Can, hiçbir dediğime cevap vermemişti, şaka yaptığından emin bir şekilde ilerledim. Kasanın oraya vardığımda biri arkamdan yakalayıp ağzımı kapattı ve kendine çekti. Ağzımı o kadar sıkı kapatmıştı ki sesimi çıkaramıyordum.)
- Sessiz ol. (dedi kısık bir sesle. Sinan'ın sesiydi bu. Ne olduğunu anlayamadım ama sözünü dinlemeye karar verdim. Kafamı hafifçe çevirip Sinan'a baktığımda gözlerindeki endişeyi görebiliyordum.) Şimdi buradan sessizce çıkacağız tamam mı? (Elini ağzımdan çekti.)
- Neler oluyor? Can nerede?
- Dışarıda. Sessizce beni takip et. ( Kasanın yanından parmak ucumuzda ve nefesimizi tutarak ilerledik. Ben ne olduğunu hala anlayamamıştım ki kasanın arkasından bir anda biri fırladı. Yüzü gözü kan içerisinde ve mor renkli bir insandı, bu aynı filmlerdeki zombiler gibiydi. Göz göze geldiğimizde kafasını sağa yatırıp gülümsedi. Bir süre birbirimize baktığımızı, daha doğrusu benim salak gibi dikilip zombiyi izlediğimi Sinan elimi tutup çekene kadar fark edemedim. Sinan'ın elimi tuttuğu sırada yerde yatan biri olduğunu ve bu kişinin kıyafetlerinin Ezgi'nin kıyafetlerine çok benzediğini gördüm. Olayın şoku ile neler olduğunu algılamakta zorluk çekiyordum. Sinan beni sürükleyerek dışarı çıkardıktan sonra elimi bırakıp yere oturmuş ağlayan Can'ın yanına hızlıca gitti.)
- Kalk! Hemen! (Can, neden ağlıyordu? Zombi mi vardı gerçekten? Sinan, Can'ın kolundan tutup ayağa kaldırdı.) Geliyor, koş. (diyerek bana baktı. Arkama baktığımda zombi bana doğru geliyordu.) Hadi Asel!
Koşmaya başladık, şehrin sokaklarının arasında ilerliyorduk. Peşimizden gelip gelmediğini bilmeyerek sadece koşuyorduk. Villa sitelerinin olduğu bir caddeye vardık. Bir sitenin kapısından girip yakında ilk gördüğümüz villanın bahçesinden ilerleyerek kapısına ulaştık. Kapı yarım açıktı. Sinan, kapıyı açmak üzere elini uzattığında durdurdum.
- Ya içeride de varsa zombi? (Etrafına bakındı ve bahçedeki masa ve sandalyenin yanına gidip sandalyenin üç ayağını kırdı.)
- Eğer o şeylerden görürseniz ne yapacağınızı biliyorsunuz. (diyerek ahşap parçaları uzattı. Can da ben de ahşap parçaları aldıktan sonra Sinan derin bir nefes alıp aralık olan kapıyı iterek açtı. Kapıdan çıkan ses bile ürkmeme neden olmuştu.)
- Dikkatli ol. (dedim sesim titremişti. Sinan kafasını çevirip bana baktı, gülümsemeye çalıştı.)
Minik adımlarla evin içerisinde ilerlemeye başladık. Koridorda sağlı sollu kapılar vardı. Sinan, çok ses çıkarmamaya çalışarak önce sağ kapıyı açtı. Mutfaktı, hiç kimse yoktu. Bu sırada ben de sol kapıyı açmak için yeltendim. Kapıya elimi sürdüğümde yapışkan bir madde bal gibi elime bulaştı. Tiksinerek elimi çektim.
- Bu ne? (elimdeki pembe yapışkan maddeye bakıyordum. Sinan ve Can elime bakıyorlardı.)
- Nerden bulaştı o? (Sinan elime bakmaya devam ediyordu.)
- Kapıdan. (Kapıya baktı, elini sürdü ve pembe yapışkan şeyden onun eline de bulaştı. Daha sonra mutfak kapısına tekrar dokunmaya başladığında soldaki kapıdaki ile aynı yerde mutfak kapısında da yapışkan olduğunu fark etti.)
- Ne olduğu konusunda bir fikrim yok. Diğer kapılarda da var mı acaba bir bakalım.
Derin bir nefes alıp soldaki kapıyı pembe yapışkana aldırmamaya çalışarak ittim. Banyoydu ve yine hiçbir şey yoktu. Koridorda devam ettiğimizde salona çıktık. Salon da temizdi. Salonun yanındaki merdivenden yukarı çıktık. Hala sessiz olmaya çalışarak ilerliyorduk. Yukarıda üç oda vardı. Karşımıza çıkan ilk oda temizdi. İkinci oda ebeveyn odasıydı. Yatak odası kısmında kimse yoktu, Sinan ve Can banyo kısmına ilerlerken ben giysi odası kısmına doğru ilerledim. Giysi odasına girdiğimde ayakkabılar, elbiseler, çantalar... büyülenmiş gibi etrafıma bakınıyordum. Her şey ütülü askılarında duruyordu. En ufak zarar görmemişlerdi. Elbiselere bakarken ayağım bir şey takıldı ve sendeledim. Yere baktığımda takıldığım şey bir insan bedeniydi. Ölü insan bedeni. İstemsiz bir şekilde çığlığı bastım. Sinan ve Can koşar adımlarla yanıma geldiklerinde ikisi de şok olmuş bir şekilde cansız bedene bakıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.