- Hala yalnız mı kalmak istiyorsun? (Yüzüne bakamıyordum. Yanaklarımın kızardığını hissediyordum.)
- Hayır ama yan yana durmasak daha iyi. Herkes bize bakıyor. (Etrafına bakındı.)
- Kim bakıyor? (Elim ayağım titriyordu. Fark etmesin diye diğer elimle elimi tuttum.)
- Dünden sonra yanlış anlaşılmak istemiyorum. (Dilimi eşek arısı soksa nolurdu şuan? Yanlış anlaşılmak mi? Yanlış mı?)
- (Kaşlarını kaldırdı.) Doğrusunu gösterelim o zaman.
- Doğrusu?
- Arkadaşız yani Asel, tamam mı? İstediğin gibi. (İstediğimin bu olduğundan hiç emin değildim ve bu cevabın beni üzdüğünün de farkındaydım. Ama kafamla onayladım sadece. Gözlerini devirip uzaklaştı.)
- Arkadaşlarına böyle mi davranıyorsun?
- Derken? (Anlamsızca yüzüme baktı.)
- Bir şey demeden dönüp gitmek gibi.
- Ne dememi istiyorsun?
- Hiç. (Tekrardan yanıma yaklaştı. Kulağıma doğr eğildi.)
- Bence sen ne istediğine karar ver önce. (Nefesi kulağıma ilişince tüylerim diken diken oldu. Can'ın bize yaklaştığını fark etti. Geri çekilip ikimize de baktı.) Afiyet olsun size.
- Dursana. Nereye? (dedi Can.)
- Ben aç değilim. (dedi ve uzaklaştı. Can önce Sinan'a sonra bana bakıp omuz silkti. Yemeğimi uzattı.)
- Teşekkürler. (Sinan'ın gidişini izliyordum.)
Doğru söylüyordu, ben daha ne istediğimi bilmezken çocukla oyun oynuyor gibiydim. Bir iyiydim, bir kötü. Uzak durmak istedikçe yakın olmak istiyordum. Yanında mutlu hissediyordum. Ama inanmıyordum ben aşka. Sinan, yine ateşin yanındakilerle takılıyordu. Zeynep yanına gitti. Uzaklaşıp konuşmaya gittiler. Arkalarından sadece öylece bakabildim. İçimde ilk defa kıskançlık hissediyordum. Batuhan'ın sevgilisi olduğunu öğrendiğimde bile bu his olmamıştı. Şimdi onları konuşurken görmek bile canımı yakıyordu. Ben bu duyguları tatmak istemedim hiçbir zaman. İnsanlar anlattığında da güzel gelmezdi zaten. Çünkü sonu hep korkutmuştu. Korkuyorum diyemiyordum. Sinan'la Zeynep'in konuşmaları sırasında Sinan'ın ona gülümsemesi bile gözlerimi doldurmaya yetmişti. Yemeğimden bir gram yemeyip uzaklaşmak istedim. Açlık bile hissetmiyordum artık. Ya barışırlarsa?
- Bu gece, sabaha doğru yola çıkacaklar. (dedi Can.)
- Kimler?
- Sence Asel? Sabahtan beri baktıkların. (Can'a inkar etmek istedim ama kıskançlık üstün gelmişti.)
- İyi yolculuklar o zaman ne diyeyim. Teşekkür ederim yemek için. (Bir iki lokma ağzıma tıkıp devamını Can'a uzattım.) Benim biraz hava almaya ihtiyacım var.
- Noldu?
- Rüyanın etkisinden çıkamadım herhalde. Görüşürüz sonra. (deyip kasabanın arka tarafındaki ormanın içerisine doğru ilerledim.)
Yerden bulduğum bir sopayı ne olur ne olmaz diye elime aldım. Sinan'ın Zeynep'e gülüşü aklımdan gitmiyordu. Ne konuşuyorlardı acaba? Belki de barışıyorlardır. Zaten doğrusunu gösterelim dedi bana. Belki de o da arkadaş olmak istiyordu. Zeynep'i seviyordu. Derken bile mideme bıçak saplandı.
Asel uyanmalısın artık, o senden Sinan Çağlar olduğunu sakladı. Sakladıysa sakladı. Ne olmuş yani? Belki geçerli sebepleri vardı, neden dinlemedin hiç? Ben neden yumuşuyordum hemen. Affetmek için yer arıyor gibiydim. Buradan nasıl çıkarız diye düşünmektense daha çok Sinan'ı düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.