Kıyafetlere bakmak için ayağa kalktım ve masanın üzerinde duran siyah sırt çantasının içini açtım. İçerisinde bir siyah tshirt ve bir de siyah kargo pantolon vardı. Neden şaşırmadım acaba? Herkesle aynı giyinmek kimin fikriydi gerçekten? Pantolonu ve tshirtü çantadan çıkarıp yatağın üzerine fırlattım. Kendime baktığımda kıyafetlerimin bazı yerlerinin yırtık ve çamur içinde olduğunu gördüm. Üzerimdeki kıyafetlerin ne durumda olduğu, şu ana kadar hiç umrumda olmamıştı. Neden peki? Çamura nerede girmiştim? Ya da nerede yırtılmıştı? Hatırlamıyordum.
Yeni kıyafetlerimi giymeden önce siyah tshirtü kendime göre modifiye etmeye karar verdim. Bütün çekmeceler boş olunca, dişim ve elimi kullanarak tshirtün yaka kısmını söktüm. Modifiye işim bittikten sonra çantanın diğer gözlerine bakmak için çantayı elime aldım. Ön gözünde bir diş fırçası ve pet buldum, ben burada kalıcıydım sanırım. Arka gözünde bir rulo şeklinde kağıt parçası vardı. Kağıdı çıkarıp açtığımda içerisinden minik bir kağıt parçası yere düştü. Rulo kağıdı masaya bırakıp yere düşen kağıt parçasını aldım.
- 'İşaretlere dikkat et. Yolu bulacaksın. Dikkatli ol. Batuhan.'
Batuhan.. Deney.. Uygulama.. üç kelime beynimde dolanırken hatırlamaya başladım ve burada uyanmadan önce yaşadıklarımdan bazı kesitler minik flashbackler şeklinde gözümün önüne gelmeye başladı.
Selin'e telefonda Batu'yu çağır dediğim an, gece Batu'nun yanında uyandığım an ve en acısı da Batu'nun babamın beni göndermek istediğini söylediği andı. Gözlerimden yaşlar damlayarak olduğum yere çöktüm. Babam beni buraya göndermişti bilerek isteyerek. Üstelik nereye gideceğimi ne zorluklar yaşayacağımı bilmiyordu, hatta belki ölüme göndermişti ve bu umrunda değildi. Ona olan nefretimi iliklerime kadar hissetmiştim. Ama onun için daha fazla ağlamayacaktım. O, benim için artık bir tanıdıktan fazlası değildi.
Gözlerimdeki yaşları silerek ayağa kalktım ve masanın üstündeki rulo kağıdı açtım, bu bir haritaydı. İncelemeye başladım. Sanki buranın haritası gibiydi. Bulunduğum yer kırmızı renkli bir kalemle işaretlenmişti. Herhalde Batu işaretlemişti. Haritada bulunduğum konumun etrafı ormanla kaplıydı, haritanın sol üst kısmında ormanı geçince bir yerleşim yeri daha var gibi duruyordu, belki de bu benim kaçış anahtarımdı. Belki eve gidebilmem için bir ipucu bırakmıştı Batu diye düşünerek gece kaçma planı yapmaya başladım.
Haritayı çantamın içine tekrar yerleştirdikten sonra evden dışarı çıktım. Kapının önünde sarışın bir çocuk bekliyordu. Beni görünce gülümsedi.
- Yine kaçmaya çalışmayacaksın değil mi?
- Hayır. Başımda beklemene gerek yok.
- Sen hazır olana kadar başında bekleyeceğim.
- Neye hazır olana kadar?
- Burada yaşamaya.
Buraya babam tarafından gönderilmiştim ve Batu beni kurtarmaya çalışıyordu. Hikayenin bazı kısımlarını hatırlayamasam da babamın benden kurtulmak istediği ve Batu'nun bunu engellemek istediği açıktı. Bir yanım kaçmak isterken diğer yanım eve dönünce ne olacak sanki diyordu. Peki Batu benim buraya gönderileceğimi bilip neden kurtarmamıştı? Hatırlamıyordum. Batu beni kurtarmak istiyorsa vardır bir bildiği, diye düşünerek geceki planı kafamda netleştirdim.
Sarışın çocukla kasabanın orta alanına doğru ilerlemeye başladık. Sessiz ve gergin bir yürüyüştü. Konuşmak istiyordu, fakat susmayı tercih ediyor gibiydi. Ya da çekiniyordu, bilemiyordum. En sonundan sessizliği bozdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.