BÖLÜM 27

208 15 0
                                    

- Olduğumuz yere çöksek mi? Yağmur bitene kadar sessizce otururuz. (dedi Can, sesi korku doluydu.)

- Bir dakika ben de fener olacaktı. Almıştım marketten. (dedi Sinan.)

- Ya sen mükemmelsin. (dedi Can. Sinan çantasını kurcalıyordu, çıkan seslerden bu anlaşılıyordu. Birkaç bir şeyi yere düşürdükten sonra feneri bulmuş olacak ki çantasını yere bırakıp yakmaya çalıştı. İlk başta çalışmasa da birkaç darbe sonuncu çalışmıştı. Sinan, feneri yüzüme doğru yakmıştı. Gözlerim ışıktan kamaştıktan sonra Sinan'ın arkasında biri olduğunu fark etmiştim. Bu virüslü biriydi ve Sinan'ın arkasında saldırıya hazırlanıyor gibiydi.)

- Sinan, sakın hareket etme. (dedim gözlerinin içine bakıyordum. Yavaş hareketlerle belimdeki bıçağı çıkardım. Virüslü Sinan'ın ensesindeydi, nefesini hissetmiş olacak ki Sinan ürperdi. Korkuyla bana bakıyordu. Bir hamle yapmam gerekiyordu. Adrenalinden kalbim küt küt atıyordu. Sinan'a saldırması an meselesiydi. Hızlı düşünmeliydim. Pembe yapışkan.)

Kolumda hala olmasını umut ettiğim pembe yapışkanı bıçağa sürüp saplayacaktım. Fakat ıslandığımı ve pembe yapışkanın da gitmiş olabileceğini düşünememiştim. Kolumda bıçağı hafifçe dolaştırdıktan sonra hiçbir yapışkanın gelmediğini anladım. Şuan tek çare direk saplamaktı ama kurşunla ölmemişti, bıçakla mı ölecekti? Virüslünün dişlerini görmemle düşüncelerim bölünmüş, ani bir hareketle bıçağı saplamıştım. Ağzı ile burnu arasına saplanmıştı. Geri sendelemiş, uzaklaşmıştı. Sinan'ın elinden feneri kaptığım gibi, ona doğrulttum. Yere yığılmış, acı çekiyordu. Bir süre elim titreyerek onun ölüşünü izlemiştim. En azından öldüğünü sanıyordum. Fenerin ışığı sayesinde Can lamba tuşunu görmüş olacak ki ona bastı ve oda aydınlandı. Burası bir sığınaktan çok laboratuvar gibiydi. Etrafı incelemek istiyordum ama gözümü virüslüden alamıyordum. Titreyen elimden feneri düşürmek üzereyken Sinan elimi tutup elimden feneri aldı. Feneri, Can'a uzatıp bana sarıldı.

- Teşekkür ederim. (dedi kollarıyla beni sardı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bir virüslü olsa bile ben birini öldürmüştüm.)

Sinan'ın kollarının arasındayken rafların üzerinde duran bir kutu dikkatimi çekmişti. Kutunun üzerinde 'Deney Araştırma ve Teknoloji Merkezi' yazıyordu. Sinan'ın kollarının arasından kurtulup kutuya yaklaştım. Üzerindeki yazıda adres ve telefon numarası yazıyordu. Sloganları ise 'Gelecek için yaşa'ydı. Kutuyu raftan indirip içindekilere bakmak için açtım. İçinde vr gözlüğü, bir harita, bir de paketlenmiş şekilde pembe yapışkan vardı. Can vr gözlüğü alıp gözüne taktı. Çalıştırmak için tuş aradı ama tuş falan yoktu.

- E bu nasıl çalışıyor? (dedi gözünden çıkarıp kurcalıyordu. Sinan da bu sırada haritayı açmış onu inceliyordu.)

- Asel, haritayı verir misin? (Çantamı yerden alıp ön cebine koyduğum haritayı çıkarıp Sinan'a uzattım. İki haritayı yan yana masanın üzerine koyup incelemeye başladı.) Baksana aynı harita gibi duruyor ama değil. Farklılıklar var. (Kasabanın üst kısmında duvar ile orman arasında bizdeki haritada kapı yokken bu haritada kapı vardı.) Baksana şu kapıya. Bizdekinde yok ve bu kasabaya daha yakın, biz ta şuradakine gidiyoruz.

- Keşfedilecek bir yer daha var o zaman. (dedim Sinan'a bakarak yarım ağız gülümsedim. Sinan bana bakıp gülümsedi.)

- İyisin değil mi? (Kafamı hafif çevirip yerde yatan virüslüye baktım.)

- Değilim tabi ki. (dedim gözlerim yine dolunca eliyle kolumu tuttu.)

- Sen onu öldürmeseydin o beni öldürecekti. Hatta daha kötüsü ben de virüslü olacaktım. 

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin