Kapının ardında bizi bekleyen yeni maceranın henüz farkında değildik. Kapı ardına kadar açılana kadar bakmaya cesaret edememiş, hepimiz elimizde bıçaklarla savunmaya geçmiştik. Kapı sonuna kadar açıldığında bir toz bulutu içeriye doldu. Uçuşan tozlar yüzünden gözümüzü bile açamıyorduk. Sinan çantasını gözlerine gelen tozları engelleyecek şekilde kafasının üzerine koyup kapının ardına doğru ilerledi. Ezgi de arkasından aynı hareketi yaparak devam etti. Can ve ben kalmıştık sadece.
- Hey, orada ne olduğunu bilmiyorsunuz. (Can yüzünü koluyla kapatarak seslendi. Ama çoktan gitmişlerdi.) Ne yapacağız?
- Geri dönelim. Toz geçince gidelim.
- Ama onlara bir şey olursa?
- Bu şekilde yardım edemeyiz. (İkimiz de bağırarak konuşuyorduk. Can onaylarcasına kafasını salladı. Mağaranın dışına doğru ilerlemeye kalktığımızda mağaranın duvarı büyük bir gümbürtüyle kapandı. Toz bulutu arasında mağarada mahsur kalmıştık. Sinan ve Ezgi'nin peşinden gitmekten başka çaremiz yoktu. Can ile birbirimize baktık. Can, elini tutmam için uzattı.)
- Beraber yapacağız. (Tamam dercesine kafamı sallayıp elini tuttum.)
Toz bulutunu yararak ilerleyip kapıdan dışarı çıktık. Gözlerimiz kapalı bir şekilde ilerlediğimizden nerede olduğumuzun ve ne durumda olduğumuzun farkında değildik. Gözlerimi yavaşça açtığımda toz bulutu yok olmuş, terk edilmiş bir şehrin ortasındaydık. Can'ın elini bıraktığımda gözlerini o da açtı. İkimizde etrafımızı incelemeye başladık. Parçalanmış gökdelenler, terk edilmiş arabalar... Ölü bir şehrin ortasındaydık.
- Sence burada bizden başka birileri var mı?
- Umarım yoktur. (diyerek bana baktı.) Çünkü orada bir market görüyorum. Bizden başka kimse yoksa artık bütün yemekler bizim. (dedi gülüyordu. Marketin olduğu yere baktım, kapısı kapalıydı. Ama Can haklıydı. Acıkmıştım.)
- Hadi, gidelim o zaman.
Yolun karşısına marketin olduğu kaldırıma doğru ilerledik. Marketin önüne vardığımızda bir camı biri tarafından kırılmış gibi duruyordu. Can, umursamadan camdan girmek için ilerledi. Kolundan tuttum.)
- Ne yapıyorsun? Ya birileri varsa içeride?
- Ya da belki Sinanlar bizden önce burayı keşfedip kırmışlardır. Çünkü bak burada taze kan var. (diyerek camın bir parçasındaki kanı gösterdi. Gerçekten de yeni olduğu belliydi.)
- Ama yine de temkinli olsak iyi olur.
- Tamam. (Can bıçağını çıkararak önden markete girdi. Arkasından ben de içeri girdim. Rafların arasında dolaşmaya başladık. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. Sanırım bizden başka kimse yaşamıyordu burada.)
Can ile ayrıldık, ben başka rafları dolaşırken o başka raflara bakıyordu. Çantamı açtım ve bulduğum yiyeceklerin hepsini çantama atmaya başladım. En sevdiğim çikolatadan bile vardı. Bir daha yiyeceğimi hiç sanmıyordum.
- Can, bak burada bir sürü yiyecek var. Gel sen de. (diye kısık sesle seslendim fakat Can'dan ses gelmedi.) Hey! (Hala ses yoktu. Bıçağımı elimde sıkı sıkı tutarak rafların arasında Can'ı aramaya başladım. Kişisel bakım ürünlerinin olduğu rafa doğru ilerlerken biri aradan fırladı.)
- Bö! (Yerimde sıçradım.)
- Neydi bu şimdi? (Sinirlenmiştim, koluna vurdum.)
- Şaka yaptım sadece ya. (kolunu tutarak gülüyordu.)
- Komik değildi. (Raflara bakarken şampuan gördüm, hayatımda şampuan görünce bu kadar mutlu olacağımı düşünmezdim. Çantama koymak için fermuarını açtım fakat yiyecekle o kadar doldurmuşum ki yer kalmamıştı.) Poşet var mıdır ki? Çantamda yer kalmamış.
- Hemen bakıyorum.
- Yine şaka yapayım deme, bu sefer fena ödeşiriz.
- Tamam patron, şaka yok. (dedi gülerek. Can'ın gelmesini beklerken Sinanları hala bulamadığımız aklıma geldi. Umarım başlarına bir şey gelmemiştir.)
Bulamadın mı hala?(Can'dan yine ses yoktu.) Hani şaka yoktu? (Hala ses gelmeyince bu seferbıçağımı belime koyup elimde şampuanlarla Can'ın gittiği yere doğru ilerledim.)Çok fena bozuşacağız haberin olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Ciencia FicciónBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.