BÖLÜM 34

175 10 0
                                    


- Siz hangi kata çıkıyorsunuz? (dedi bir tuşa basmadığım için şüphelenmişti.)

- Batuhan Çağlar'ın odasına gideceğim.

- Kaça basacağınızı söylemediler mi?

- Hayır.

- Pekala. (Deyip akıllı saatiyle bir şeyler yapmaya başladı. Benimle ilgili olduğunu düşünüp asansörü durdurdum.) Ne yapıyorsunuz?

- Bakın. Benim acilen Mert, Sinan ya da Can ile konuşmam lazım. Acil lütfen.

- Onlar kim? Hanımefendi ne yaptığınızı sanıyorsunuz?

- Anlamıyorsunuz. Deneye gittiler ve ben de oradaydım ama intihar ettim ve buradayım. Ben Emre Hancıoğlu'nun kardeşiyim. Yardım edin, ne olur?

- A...Asel Hancıoğlu musunuz siz? (Adamın gözlerindeki bakış dehşet doluydu.)

- Evet, evet o benim. Biliyorsunuz değil mi anlattıklarımı?

- Magazinden biliyorum, evet. (dedi ve gözlerimi devirdim. Magazin mi?)

- Bakın anlamıyorsunuz. Lütfen yardım edin.

- Asel Hanım, asansörü çalıştırabilir miyiz? İyi değilsiniz. (dedi ve sinirimden kafayı yiyecek gibiydim. Neden herkes bana deli muamelesi yapıyordu? Ben bunların hepsini yaşadım. Rüya değildi.)

Bir şeyler yapmam gerekiyor diye düşünüp asansörün aynasına yumruk atıp kırdım. Adam neye uğradığını şaşırarak yere çöktü. Korku içerisinde kafasını, kollarıyla kapattı. Kırılan ayna parçalarından birini yerden alıp adamın yanına eğildim.

- Sana zarar vermeyeceğim. Ama lütfen bana yardım et.

- Ta...tamam, lütfen bana bir şey yapma.

- Yapmayacağım. Ayağa kalk ve başka bir kata bas, hemen. En üst kata.

- Ne...neden?

- Aptal mı sandın beni? Orada fark etmedim mi sanıyorsun güvenliği çağırdığını? (cevap vermeden en üst katın tuşuna bastı. 39.kat)

Sessiz bir şekilde 39. kata çıktık. Başımın ciddi anlamda belada olduğunu biliyordum ama umursamıyordum. Kata geldiğimizde asansör açıldı ve adamı önüme alarak ayna kırığını sırtına değdirerek ilerlettim. Ben kimdim böyle?

- Hey! Bu katta kim varsa beni dinlemek zorundasınız! Lütfen! (diye bağırdım. Odalardan birileri çıktı ve kapılarının önünde beni görünce korkuyla bakmaya başladılar. Bir adam bana doğru yaklaşmaya başladı.) Güvenliği çağırmadan önce, beni dinlemenizi istiyorum, lütfen.

- Tamam, bırak elindekini konuşalım. (dedi tabi ben salağım. Mahsur aldığım adamı ittirdim.)

- Git, seninle işim bitti. (dedim ve adam koşar adımlarla odalardan birine girdi.) Şu odada konuşalım o zaman. (diye yakınımdaki odayı işaret ettim.)

- Tamam. Giriyorum oraya. (dedi ve odaya girdik. Kapıyı kapatıp kilitledim. Adam, odadaki sandalyelerden birine oturup benim de oturmamı bekliyordu. Korkmadığı her halinden belliydi.)

- Evet Asel. Baş başa kaldık. (Ne demekti bu?)

 - Adımı nereden bili... Magazinden. (dedim kendi kendime cevap vererek. Yarım ağız gülümsedi.)

- Otur. (diyerek karşısındaki sandalyeyi gösterdi. Adam bir şeyler biliyor gibi rahattı ve bu durum beni rahatsız ediyordu. Karşısındaki sandalyeye oturdum.) Evet, seni dinliyorum. Bu konuşmayı yapmak için ne kadar uğraştığını kameralardan izledim. Önemli olmalı.

- Evet, önemli. Bakın ben deneydeydim ama intihar edip kurtulmaya çalıştım ve kendimi burada buldum. Kulağa saçma geliyor olabilir ama eğer esmer kadın doktorunuzla ya da Mert ile konuşabilirsem onlar biliyorlar.

- Esmer kadın doktorumuz? Burada hem esmer olup hem kadın olan bir sürü doktorumuz var. Mert dediğin kim?

- Mert de deneydeymiş ama ben deneye gitmeden önce ölmüştü. (Anlamış gibi kafa sallayarak güldü.)

- Hayal gücünü beğendim.

- Hayal mi? Ben gerçekten kafayı yiyeceğim. Bakın siz benim neler yaşadığımı bilmiyorsunuz! O kapsüllerde bize neler yaptığınızı biliyorum!

- Genç hanım, lütfen biz kimseye bir şey yapmıyoruz.

- Sinan, Can, Ali, Zeynep, Ezgi, abim ve daha bir sürü insan sizin yüzünüzden yaşam mücadelesi veriyor orada! (Bu isimler dikkatini çekmiş olacak ki gözlerini kısarak odaklandı.) Bakın, ben de oradaydım. Bir kasaba var, orman var, kurtlar var, hatta bir şehir ve zombi gibi virüslü insanlar var.

- Bu kadar yeter! Genç hanım, benim zamanımı bu saçmalıklarla daha fazla alamazsınız. (hiddetlenmişti.)

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin