Bir süre merdivenin başında öylece Sinan'a bakakaldım. Sinan da bana bakıyordu. Dilim tutulmuş bir şekilde hiçbir şey diyemiyordum. Bu yaşadıklarım gerçek miydi? O şey gerçek miydi? Yaşadıklarımın şokunu atamamıştım. Can'ın kapının kilidini açma sesiyle irkildim. Yanıma yaklaştı ve merdivenden aşağıya Sinan ile o şeye doğru baktı.
- Öldü mü o şey? (Sinan ile bana bakış attı.)
- Bilmiyorum.
Sinan ayağı ile dürttü, ölmüştü. Yavaşça aşağıya doğru inmeye başladım. Sinan korktuğumu anlamış olacak ki elini uzattı. Gözlerimi o şeyden ayırıp Sinan'a baktım, yüzünde acı vardı. Merdivenden inince Sinan'ın elini bırakıp o şeye doğru ilerledim.
- Dikkat et. (dedi Sinan.)
Cevap vermeden cansız bedenin başında dikilip incelemeye başladım. Vurulmuş olmasına rağmen hiç kan yoktu. Yaraya bakmak için temkinli bir şekilde eğildim, elimi yavaş hareketlerle yaranın üzerine dokundum. Elime ne kan gelmişti, ne başka bir şey. Bu şey neyse kansız gibiydi. Hızlıca ayağa kalktığımda gözlerim kararıp sendeledim. Dengemi sağlamadığımı fark edip başımın dönmesiyle birlikte yere düşecekken Sinan'ın beni yakaladığını ve kucağına aldığını yarı baygın halimle fark etmiştim. Can da hızlıca merdivenlerden arkamdan indi. Sinan beni koltuğa taşıdı ve nabzıma baktı.
- Yiyecek bir şeyler ver. (Dedi Can'a. Can hemen sırt çantasını açtı ve içinden bisküvi çıkardı. Hızla paketi açıp Sinan'a uzattı. ) Bunu yemen lazım. ( Zor hareket etmeme rağmen ağzımı açmayı başardım. Beni doğrulttu ve bisküviyi bana zorla yedirdi. Birkaç tane daha yedikten sonra vücudumun dirildiğini hissetmeye başlamıştım.)
- Su var mı? ( sonunda açabildiğim gözlerimle Can'a doğru baktım. Çantasından çıkardığı suyu bana uzattı. Suyu içtikten sonra daha iyiydim. Ayağa kalkmak için hareketlendiğimde Sinan durdurdu.)
- Daha fazla yorma kendini. Uyuyalım. (Dedi onaylamasını umarak Can'a baktı.)
- Bu şey burada yatarken mi uyuyacağız?
- Asel iyi değil ve ayrıca dışarıda bundan daha fazlası olup olmadığını bilmiyoruz. Kapıları kapatalım. Yarın aydınlıkta hareket ederiz. (Ben hiçbir şey demeden uzandım. Sinan haklıydı, çok yorgundum. Can da onaylamış olacak ki diğer koltuğa geçip uzandı. Bense yorgunluğa daha fazla dayanamayarak uyuyakaldım.)
Gözlerimi açtığımda Sinan'ın yüzü bana dönük bir şekilde, bir yastık ile yerde uyuduğunu gördüm. Yüzündeki çilleri, kirpiklerini ve dudağını incelerken buldum kendimi. Uzun uzun yüzüne bakmıştım, her noktasını ezberlemeye çalışır gibi... Bir yandan da beni öptüğü o an aklıma gelmişti, olaylar arasında düşünememiştim hiç. Neden düşünmek istediğimi de anlamıyordum. Ama o anın büyüsünü sanki tekrar yaşamış gibi gülümsüyordum. Can'ın koltukta dönüşü ile düşüncelerim bölündü ve yavaşça doğruldum, Can'ı ve Sinan'ı uyandırmak istemeyerek yavaş hareketlerle kalkıp o şeye bakmak için Sinan'ın yanından parmak ucundan geçtim. O şeyin olması gereken yere gittiğimde, yoktu. Korku içinde etrafıma bakınmaya başladım. Hiçbir yerde göremeyince Sinan ve Can'ın yanına döndüm hızlıca.
- Uyanın hemen! O yok! (Sinan, tek gözü açık şekilde bana baktı.)
- Ne yok?
- O şey, zombi, gitmiş yok! (Can uyduğu yerden fırladı.)
- Nasıl yok? Ölmemiş miydi? (Can anında ayılmış korkuyla etrafına bakınıyordu. Sinan ise doğrulmuş, algılamaya çalışıyordu. Cevap vermeden ayağa kalkıp silahını alıp o şeyin öldüğü yere gitti.)
- Gidelim buradan bir an önce. (dedi çantasını sırtına takıp. Can ile ben hemen çantalarımızı alıp kapıdan çıktık. Sinan önden silah ile ilerlerken biz de arkasından ilerliyorduk.)
- Silahı nerden buldun?
- Girdiğimiz o geçitten.
- Orada ne vardı cidden ve siz o garajdan nasıl çıktınız?
- Orada geçit vardı, villalar arası barınak gibi.
- Ve ölü insan bedenleri. (dedi Can tiksinerek.)
- Cidden mi? Burada ne olmuş olabilir ki? (Sorumun cevabı alamadan bir köpeğin havlayarak bize doğru koştuğunu gördük. Yaşlı bir Golden'dı. Sinan, ne olduğunu anlamadan köpeğe silahını doğrulttu.)
- Ne yapıyorsun? (Sinan'a kızıp köpeği sevmek için eğildim. Köpek yanımda durdu, bir şey söylemeye çalışıyor gibi havlayıp duruyordu. Kafasını okşadım fakat havlamaya devam ediyordu.)
- Aç olabilir mi? (Can çantasından çıkardığı bir yiyeceği uzattı, ama yemedi. Su denedik, onu da içmedi. Sorunu başkaydı ama neydi? Ayağa doğrulduğumda geldiği yöne doğru geri koşmaya başladı. Yolun yarısında arkasına doğru bakıp havladı.)
- Sanırım peşinden gitmemizi istiyor. (dedi Sinan, bana ve Can'a baktı. Köpeği takip etmeye karar verip peşinden gittiğimizde bizi başka bir villaya soktu. Kapısı açık olan villaya, köpek direk girdi. Biz de peşinden girdik. Villa, önceki villanın benzeriydi. Köpek koşarak merdivenlerden çıktı, biz de peşinden yukarı çıktık. Bir odadan içeri girdiğimizde içeride yaralı biri vardı. Yerde oturmuş, kafasını önüne eğmiş bir kadındı. Saçları turuncu renkte olan bu kadın, biz ona doğru ilerleyince de kaldırmadı kafasını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Bilim KurguBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.