Gözlerimi açtığımda bir kapsülün içerisinde buldum kendimi. Kollarımda kablolar, kulağımda tıkaç gibi bir şey... Ayağa kalkmak için istemsizce doğrulduğumda kafamı kapsülün camına vurdum. Kafamı kapsüle vurunca kapsül bir anda açılmaya başladı ve alarm sesi çalmaya başladı. Kapsülün açılması ile kolumdaki kabloları söküp ayağa fırladım. Yanımda yatan kapsüllerin içerisinde arkadaşlarım vardı. Bembeyaz odanın içinde mavi ışıklar altında ve alarmdan dolayı oluşan yanıp sönen kırmızı ışıklarla kapsülün içerisinde uyuyorlardı. Çıplak ayaklarım ve üzerimde bulunan beyaz elbise ile kapsüllerin arasında ilerlemeye başladım. Zeynep'i gördüm ve kapsüle yaklaştım. Hayati fonksiyonlarının görüntülendiği ekran vardı her birinde. Zeynep'in kapsülünün üzerinde elimi dolaştırırken bulunduğum odanın büyük kapısı açıldı. İçeriye doktor gibi giyinmiş insanlar girdiler. Bunlardan birisi Mert'ti –ölen çocuktu-.
- Mert? (dedim istemsiz bir şekilde.)
- Asel korkma, sana bir zarar vermeyeceğiz. (dedi Mert'in yanındaki sarışın kadın.)
- Adımı nereden biliyorsun? (dedi Mert şaşkındı.)
Cevap vermeyerek algılamaya çalışıyordum olanları. Ben neredeydim? Neden arkadaşlarımla kapsül içerisindeydik? Ve Mert neden burada? İstemsizce geri adım attım. Kadın da bana doğru yaklaştı.
- Yaklaşma! (dedim sesim yükselmişti.) Mert, ben ormandan geliyorum, senden bahset... (cümlemi tamamlayamadan gözüme kapsülün içerisinde yatan Sinan'ın bedeni takıldı.) Sinan! (Bağırıp kapsülün yanına koştum.)
- Nasıl hatırlıyor? (dedi sarışın kadın yanındaki esmer kadına.)
Kapsülün yanında Sinan'ın öylece yatan bedenini görünce ağlamaya başladım. Sarışın kadının benim için 'yakalayın' dediğini duymuştum. Sinan'ı uyandırmak için 'Sinan' diye bağırmaya başladım. İki adam beni kollarımdan yakalayıp hareket etmemi engelleyerek kapsülden uzaklaştırdılar. Çırpınsam da çok güçlülerdi, kurtulamıyordum. Arkadaşlarımı da kurtaramayacaktım. Adamlar beni muayene gibi bir odaya getirdiler ve oradaki yatağa yatırıp kollarımdan tuttular. Esmer kadın ve Mert kapıdan girdiler. Esmer kadın beyaz dolapların üzerinden bir şırınga alıp cebindeki ilacı çıkardı. Çırpınıyordum, ne yapacaklardı bana? Adamlar o kadar güçlüydü ki ellerinden kurtulamıyordum.
- Mert yardım et, lütfen. (diyebildim sadece. Mert şaşkın gözlerle bana bakıyordu, anlayamadığı çok belliydi. Tanımıyordu beni ve belki de hiçbir şey hatırlamıyordu.)
Kadın ilacı, şırıngaya çektikten sonra yanıma doğru yaklaşmaya başladı. Korkuyordum ama o kadın yanıma gelmeden şu adamların ellerinden kurtulmam gerekiyordu. Hızlı bir hareketle sağ kolumu tutan adamın kolunu ısırmayı başardım. O kadar hırsla ısırmış olacağım ki adam acıyla bağırıp kolumu istemsizce bıraktı. Adamın o anından faydalanıp tırnaklarımı yüzüne geçirdim. Adamın yüzünde çiziklerden kanlar akmaya başladı. Diğer adam diğer kolumu yakalamaya çalışırken bacağımla kadının koluna vurup şırınganın yere düşmesini sağladım ama ne yazık ki kırılmadı. Diğer adam omuzlarımdan yakalayıp beni sardı ve hareket etmemi engellemeyi başardı. Mert'in o sırada yanıma yaklaştığını çırpınma anında saniyelik gördüm. Adamın kollarından kurtulmaya çalışırken boynumda bir sızı hissettim ve gözlerim kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.