Duşta su sesi ile birlikte gerçek gibi olan anılarımla baş başa kalmıştım. Soru işaretleri her gün daha da artıyordu. Neden bir şeyleri düzgün hatırlayamıyor, her şey karışıyordu. Beynim artık benimle iyice oyun oynuyordu. Batuhan, gerçekten bilmiyordu ve ben ona şuan söylemiş oldum. Ama ben, bana söylediklerini çok net hatırlıyordum. Babamla annesinin ve onun kahvaltıdaki samimi halleri... Batuhan'ın bana sanki ben anormal davranıyormuşum gibi söylemleri... Ama bunlar gerçekti. Batuhan neden şimdi öğrenmiş gibiydi? Ya çok iyi oyuncuydu ya da gerçekten bilmiyordu. Kafam çok karışmıştı. O kahvaltıya gidip duruyordum. İşin garip tarafı anının içerisinde Sinan'ın da olduğuna emindim ama o neredeyse hatırlayamıyordum. Ama bu anıyla ne alakası olduğunu ya da bu anıyı hatırlamaya çalıştığımda beynimin neden Sinan'ı hatırlattığını anlayamıyordum.
Sinan... Zeynep ile ayrılmıştı. Ve ben kendi dertlerime o kadar düşmüştüm ki nedenini bile sormamıştım. Belki Sinan o yüzden o kadar kötüydü. Düşündüğümden daha çok değer veriyordu Zeynep'e. Bu düşünce canımı acıtmıştı, kıskanıyor muydum ki? Yok canım. Ama ne yalan söyleyeyim ayrılmaları haberi beni mutlu etmişti. Neden Sinan'a karşı farklıydım? Yapmamam gereken şeyler yapıyordum, düşünmemem gereken şeyler düşünüyordum – Mesela duş alanındaki halini-. Sinan ismi geçtiği anda, bütün sorularım yok olup cevaplar ona dönüşüyor gibiydi. Kalbimin hızı değişiyor, nefesim hızlanıyordu. Batuhan bana aşık olduğunu itiraf ettiğinde bile hissetmedim böyle şeyler. Kalbim çarpmadı ya da mutlu olamadım onca yıla rağmen. Sinan'ı düşününce bile karnıma ağrı giriyordu. İşte tam bu yüzden Sinan'dan uzak durmam gerekiyordu. Çünkü aşkın acıdan başka bir şey getirmediğini babam bana çok güzel öğretmişti. Babam ile annem kaçarak evlenmişler, babam anneme deli gibi aşıkmış SÖZDE! Sonra aldattı da aldattı. Hem de en yakın arkadaşıyla aldattı. Aşkmış adı. Birine acı veriyorsa o aşkın ne anlamı vardı ki? Ben de Zeynep'e acı veriyordum belki de. Buna hakkım yoktu.
- Asel, ben özür dilerim. (dedi Aslı. Birinin geldiğini fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmıştım ve bir an Aslı'nın sesiyle irkildim.)
- Beni korkuttun.
- Ben geldiğimi fark etmişsindir diye düşünmüştüm, onun için de özür dilerim. (Mahcup bir ses tonu vardı.)
- Önemli değil.
- Ben, sizin gizli kaçacağınızı düşünmüştüm. Fısıldamalar, gizli konuşmalar...
- Dediğim gibi önemli değil. (Suyu kapatıp havlum ile kurulandıktan sonra kıyafetlerimi giyip oradan ayrıldım. Yaşadıklarımın arasında bir de Aslı'yı çekemeyecektim.)
Bir şeyler yemek için ortak alana doğru ilerledim. Herkes oradaydı ateşin başında sırayla yemek alıyorlardı. Sinan, Can, Ali ve Hakan bir bankın etrafında toplanmış, sohbet ediyorlardı. Sinan orada olmasaydı ilk gideceğim yer orası olurdu. Ama Sinan'dan uzak durmalıydım. Onları görmemiş gibi yaparak etrafıma bakındım, yanına gidebileceğim birini aradım. Batuhan'ı gördüm onun da yanında Zeynep ve tayfası vardı. Ne kadar da beklenmeyen bir kaynaşma diye düşünüp gözlerimi devirdim. Gidecek kimseyi bulamayınca yine kalabalıkta yalnız olduğumu fark ettim. Keşke Ezgi burada olsaydı... Onun buradaki herkesten farklı bir duruşu vardı. Harbi ve dobraydı. Keşke daha çok vakit geçirme fırsatımız olsaydı.
Ateşin yanına gidip yemek sırasına girdim. Kenan, yemek dağıtanlar arasındaydı. Benim sıraya girdiğimi görünce hemen bir eti kaptığı gibi yanıma geldi.
- Buyurun Asel Hanım. Döndüğünüze hepimiz çok sevindik. (Diyerek eti uzattı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.)
- Teşekkür ederim Kenan. (dedim gülümsemesine karşılık verdikten sonra etten bir parça ısırdım.) Imm... sen mi yaptın bunu?
- Evet. Beğendin mi?
- Evet, baya lezzetli olmuş. Kaç gündür abur cuburla beslendiğim için midem bayram etti. (Kahkaha attı.)
- Teşekkür ederim senden bunu duymak beni mutlu etti. Şok şok şok sosyetik güzel Asel .... Bir hayranını mutlu etti.
- Bir hayranını kendine hayran etti desek daha doğru. (Etten bir ısırık daha aldım.)
- Oley be! (dedi gülüyordu. Sinan'ın uzaktan bize baktığını görebiliyordum. O tarafa baktığımda eliyle gel işareti yaptı. Gülümseyerek el sallayıp Kenan'a döndüm. Biraz sonra yanımıza geldiler.)
- Afiyet olsun. (dedi Sinan yanımda dikiliyordu. Vücudumun gerginliğini dışarıdan belli olmamasını diliyordum. Et boğazımdan zar zor geçti.)
- Teşekkürler.
- Et güzel mi? (dedi Ali.)
- Güzel olmasa yemeyeceksin sanki. (dedi Can.) İyisin değil mi? (Bana bakıyordu.)
- Evet, evet iyiyim. Size afiyet olsun. (deyip yanlarından uzaklaştım. Şaşırdıklarının farkındaydım.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.