BÖLÜM 42

160 12 1
                                    


- Anneni ölüme terk etmedik biz. Annen dönüşmüştü biz gittiğimizde.

- Dönüşmüştü derken? (dedi Elif. Elif'e baktık ikimizde. Yutkunup Zeynep'e döndüm.)

- Zeynep yaşadıklarının sorumlusu ben değilim. Artık beni rahat bırak!

- Sorumu cevaplar mısınız? Dönüşmüş ne demek? (diye bağırdı Elif. Sesi o kadar gür çıkmıştı ki herkes odaklanıp cevap bekliyordu. Sinan aradan lafa atlayıp anlatmaya başladı.)

- Size şehirde olanların bazı kısımlarından bahsetmedik evet. Çünkü orada olan durumları çözmeden sizi korkutmak istemedik. Evet şehir terk edilmiş ama virüslü insanlar var. Bu insanlar düşündüğünüz gibi hasta değiller. Zombi gibiler, ama daha zeki ve hızlılar. Ve evet şehirde bu virüslü insanlardan biri Zeynep'in annesiydi. Onu orada bırakmaktan başka çaremiz yoktu. Ya o bizi öldürecekti ya kaçacaktık. Ve kaçtık. O hala orada yaşıyor Zeynep. Ölmedi.

- Yarın gidelim o zaman. (Sinan'a bakıyordu.)

- Gidelim. (dedi ve bana bir bakış attı. Ben gözlerimi çekip oradan uzaklaşmak için arkamı döndüğümde Zeynep tabi ki de izin vermedi.)

- Sen dur Asel hanım. Daha konuşmamız bitmedi. (dedi kolumu yakalamaya çalışırken Sinan, Zeynep'in kolunu tuttu.)

- Asel ile konuşman bitti. Ne derdin varsa benimle çöz.

- Seninle çözülecek bir derdim yok. Sen karşıma geçmiş hala onu savunuyorsun. Ayrılalı bir hafta olmadan kendini onun kollarına atıyorsun.

- Bunu yalnız konuşalım. ( dedi ve Batuhan'ın alkış sesi ile kalabalığı yarması bir oldu.)

- Bravo! Güzel Show yapıyorsunuz bu akşam. (O kadar sarhoştu ki kelimeleri zar zor kuruyordu. Sinan ile Zeynep'in arasına girerek Sinan'ın önüne dikildi.)- Batuhan derdin ne?

- Sensin Sinan'ım sensin. Sen ne ara böyle biri olmayı başardın? Ben tanıdığımda eziğin tekiydin ya. Alkışlar Sinan'a. (deyip etrafta toplanan insanlara baktı.)

- Olay çıksın istemiyorum daha fazla.

- Ne olayı ya? Konuşuyoruz sadece. Değil mi arkadaşlar?

- Batuhan uzatma.

- Merak etme ya burada herkes seni seviyor zaten. Kimse seninle ilgili kötü düşünmez. (deyip bana bakış attı.) Baksana Asel'i bile kendine aşık etmişsin. Değil mi Asel? (Yutkundum. Sinan dişlerini sıktı, olay çıkarmamak için derin bir nefes alarak bana bakış atıp geri Batuhan'a döndü.) Ama güzel seçim öpüşmek için. İyidir yani. (Bu lafları ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Amacı neydi?)

- Kapa artık çeneni. (Sesi yüksek çıkmıştı, hala dişlerini sıkıyordu.)

- Noldu Muğla'nın gülü? (Yarım ağız gülümsedi.) Bu Muğlalı biliyor musunuz? Daha doğrusu annesi Muğlalı. Ama... tabi ya babası nereliyse oralı oluyordu değil mi? Nereliydin ya sen canım kardeşim? Dur bakiyim. Ben Bursalıysam...

- Yeter, sus dedim sana. (deyip yakasını yakaladı. Batuhan ne demeye çalışıyordu ki? Sinan'ı bu söyledikleri sinirlendirmişti. Belki ben yokken o iki hafta samimi olmuşlardı, ama o zaman Batuhan memleketini söyleyecek diye neden gerilsin ki? Ve o kardeşim vurgusu da neydi öyle? Beynim puzzleları birleştirmeye çalışıyordu. Ne zaman yaşadığımı ve gerçek olup olmadığını bilemediğim anılarım gözlerimin önüne yeniden geldi. Batuhan, annesi ve babam, kahvaltı ve Sinan. Ama Sinan'ın görüntüsü yoktu sadece adı vardı, evet adı ve beynim bir cevap üretti ve bunu istemsizce dışarıya duyurdu.)

- Sinan Çağlar. (dedim odaklanmış bir şekilde Sinan'a bakıyordum. Sinan ve Batuhan bu lafım üzerine bana şaşkın bir ifadeyle baktılar. Batuhan kahkaha attı.)

- Evet doğru, canım kardeşim Sinan Çağlar.

- Se..sen nereden biliyorsun? (dedi Sinan sesi titremişti. Etrafta insanlar fısıldaşmaya başlamışlardı bile.)

- Bilmiyorum. (deyip kalabalığı yararak hızlıca odama ilerledim.)

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin