BÖLÜM 6

340 19 1
                                    


Aslı, Can ve Ali üçlüsüne iyi geceler diyerek yorgun olduğumu belirtip odama doğru ilerledim. Bana inanmaları gerekiyordu, o yüzden odama gelip kontrol edecekleri kesindi. Şu ana kadar planım gayet iyi gidiyordu. Herkese her şey normalmiş gibi, hatta uyum sağlamaya çalışıyormuş gibi davrandım. Planımın üzerinden geçmek için haritayı masama tekrar açtım ve kendime bir rota belirledim. Diğer yerleşim yerine ulaşacaktım, planım buydu. Çantamı hazırladım ve yanıma su ve yiyecek almam gerektiğini düşünüp evdeki diğer odaya girdim. Oda benimkine benziyordu ama daha çok eşyalı haliydi. Çekmecelerini karıştırmaya başladım ve bir pusula buldum. Bu pusula işlerinden hiç anlamıyordum ama belki işime yarar diye cebe attım. Yiyecek ve su bulamayınca odama geri döndüm. Camdan birilerinin geldiğini duyunca yatağa girip uyumuş numarası yapmaya başladım. Biri - Aslı olduğunu tahmin ediyorum- odamın kapısını araladı. Uyuduğumu anlamış olacak ki geri kapatıp odadan uzaklaştı. Yatakta doğruldum, yatmaya devam edersem uyuyakalacaktım. Benim uyanık kalmam ve şafak sökmeden gitmem gerekiyordu.

Çantamı taktım, ses çıkarmamaya çalışarak hafifçe odamın kapısını aralayıp Aslı'nın uyuyup uyumadığını kontrol etmek için etrafı dinlemeye başladım. Aslı'nın odasından en ufak ses gelmiyordu, hemen kapımı yavaşça geri kapatıp parmak ucunda pencerenin yanına geldim. Pencereyi açıp tırmandım, etrafı kontrol ettikten sonra atladım. Olabildiğince az ses çıkarak koşar adımlarla ahşap evlerin arasından ilerledikten sonra kimseye görünmeden ormana ulaştım. Orman, zifiri karanlıkta daha da korkunç görünüyordu, ama bunu yapmak zorundaydım. Batu, bana bu haritayı bıraktıysa benim kurtulmam içindi. Çantamdan haritayı çıkardım. Elime alıp hangi tarafa doğru gitmem gerektiğine baktım. Kuzeybatıya doğru gitmem gerekiyordu. Pusulayı da cebimden çıkarıp kontrol ettim ve ormana girdim. Korkarak ilerlediğim orman çok sessizdi ve hala ses çıkarmaya korkuyordum. Yanıma kendimi koruyacak hiçbir şey almamıştım. Aklımdan Sinan'ın 'orman daha mı güvenli sanıyorsun?' sözleri yankılanıyordu. Hedefime odaklanmaya ve Sinan'ın sözlerini yok saymaya çabalıyordum.

Karanlıkta ağaçların arasında yürürken sessizliği bir çalı hışırdaması bozdu. Korkuyla etrafıma bakındım. Hışırdama devam ediyordu, bir şey bana doğru yaklaşıyordu. Korkudan ne yapacağımı şaşırıp geri geri koşmaya başladım. Ayağım takılıp yere düşmemle, biri çalıların arasından fırladı. Nefesimi tuttuğumu garip kızı –akşam bana içki veren garip kız- görene kadar fark etmemiştim.

- Yalnız ve savunmasız çıkmak için fazla tehlikeli. Ya çok cesursun ya da aptal. Hangisi? Bence cevap belli. (Beni yerden kaldırmak için elini uzattı. Elini ittirip ayağa kalktım.)

- Burada ne işin var?

- Tek buradan gitmek isteyen sen değilsin. (Pantolonuna taktığı bıçaklardan birini bana uzattı.) Al şunu. (Bıçağı aldım, hala kalp atışlarım düzelmemişti.)

- Benim kaçacağımı akşam nereden biliyordun?

- Haritayı gördüm.

- Ne... ne zaman?

- Sen giyinirken seni gözetlemiş olabilirim. (istemsizce vücudumu ellerimle kapatma ihtiyacı duydum. Ben bunu yapınca kahkaha attı.) Korkma, lezbiyen değilim. Sadece bir şeyler planlayacağını düşünecek kadar zekiyim ve yalnız kaçmak daha zor.

- Tamam. Gidelim o zaman. (pusulaya bakıp yönümüzü belirledim.)

- O pusula, Aslı'nın değil mi?

- Ödünç aldım. (Cevap vermesine izin vermeden ilerlemeye başladım.)

Ağaçların arasından hızlı adımlarla ama çok fazla ses çıkarmamaya çalışarak ilerliyorduk. Rüzgarın sesi ve ağaçların gölgeleri arasında hedefimize doğru ilerliyorduk. Bir saate yakın yürüdükten sonra bir su kenarına ulaştık. Dinlenmek için bir ağacın kenarına oturduk. Su o kadar güzel görünüyordu ki, ay ışığı yansımış, rüzgarın sesi ile huzur veriyordu. Manzaranın tadını çıkarmak için haritayı yere bırakıp bir süre suya baktım.

- Çok güzel değil mi?

- Evet öyle. Ben Ezgi bu arada.

- Ben de Asel.

- Memnun oldum Asel.

- Sen neden kaçmak istiyorsun buradan? (Bana doğru kafasını hafifçe çevirip yere baktı.)

- Hadi yola devam. (sorumu cevaplamak istememişti. Ayağa kalktı, ben de peşinden kalktım.)

Su kenarından ilerlemeye başladık. Ezgi'nin nasıl biri olduğunu anlayamıyordum. Sertti ama sanki yumuşak bir tarafı da var gibiydi. Daha tanışalı bir saat olmuştu ama benzediğimiz doğruydu. Ben de gaddardım, umursamazdım, bencildim. Bazılarına göre şımarıktım. Ama Ezgi bende bir şey görmüş olacak ki bana güvenip peşimden gelmişti. Kimseye haber vermemişti.

Pusulanın yönlendirmesi ile ilerleyip ormanın içine yeniden girmiştik. Gün doğumuna az kalmıştı, orman zifiri karanlık değildi artık ama hala ürkütücüydü. İyi ki yanımda Ezgi var diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Burayı hiç bilmiyordum, neydi güvenli olmayan hala görememiştim.

- Sen, ormanda ne olduğunu biliyor musun? (kafamdaki soruları bir an dışarı yansıtmıştım.)

- Nasıl yani?

- Sinan, bana ormanın güvenli olmadığını söyledi.

- Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum, ama birinin burada öldüğünü ve bunu Sinan ve saz ekibinin gördüğünü biliyorum.

- Sinan ve saz ekibi? (İstemsizce gülmüştüm.)

- Kendilerini kasabanın sahibi sana birkaç serseri işte. Ben onlara öyle diyorum. Sinan'ın kontrolünde hareket eden salaklar topluluğu.

- Sinan'ı sevmiyorsun sanırım. (Bu bilgi ne işime yarayacak bilmiyordum ama şuan ormanın ürkütücü halini düşünmektense konuşmayı tercih ediyordum.)

- Sinan'ı değil, saz ekibini sevmiyorum. Sinan aralarındaki en mantıklısı olabilir.

- Zorbası da denebilir. (dedim ve ikimizde yarım ağız gülümseyip yolumuza devam ettik.)

Ağaçların arasından ilerleyişimiz devam ederken Ezgi'nin bahsettiği ölümü düşünmeden edemiyordum. Biri burada ölmüştü ve nedenini söylemiyorlardı. Neden? Şuana kadar hiçbir şeyle karşılaşmadığımız bu ormanda ne vardı? Ezgi bir anda koluyla beni tutarak durdurdu.

- Sessiz ol. (dedi ve etrafı dinlemeye başladı.)

- Noldu? (dedim kısık sesle. Kalbim yine beynimde atmaya başlamıştı.)

- Bir ses duydum sanki. (Çalıların arasına girip saklandık.)

Ezgi'nin dediği gibi bir ses vardı, nereden geldiğini anlayamıyorduk, fakat yakınımızda olduğu aşikardı. Çalıların arasından etrafa bakmaya çalışıyordum. Öldüren şey neyse onu görmek istemiyordum. Nefes alışverişim hızlanmıştı, kontrol edemediğim için elimle ağzımı kapattım. Benim aksime Ezgi soğukkanlıydı.

Ses iyice yaklaşmıştı,hırlama gibiydi. Kalbimin atışının artık dışarıdan da duyulduğunu düşünüyordum.Çalıların içine iyice gömüldük.

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin