BÖLÜM 13

265 12 0
                                    


- Batuhan? (Yanıma koşar adımlarla gelip bana sarıldı. Üstü başı yırtılmış, çamur içinde kalmıştı. Sarılmasına karşılık vermemiştim.)

- Buradan uzaklaşmamız lazım hemen.

- Ama sen... nasıl?

- Asel sonra açıklayacağım, kurtlara yem olmak istemiyorsanız buradan uzaklaşmalıyız. Beni takip edin.

- Kurtlar mı? (Dedi Ali, gözleri kocaman olmuştu.)

- Uzaklaşalım şuradan, hadi.

Batuhan'ı takip etmeye başladık. Nasıl gelmişti buraya? Nasıl oluyor bu? Neler oluyordu? Sormak istediğim bir sürü soru vardı. Ama şimdi sadece susup dediğini yaptım. Yarım saate yakın ormanın içinde koştuktan sonra Batuhan yere yuvarlandı. Bayılmıştı.

- Batuhan? Hey.. İyi misin? (Tokat atıyordum ama hiç tepki vermiyordu.)

- Ne yapacağız şimdi? (Batuhan'ın başında Ezgi ile oturmuş, endişe ile birbirimize bakıyorduk.)

- Yeni gelen herkeste bu oluyor. Büyük ihtimal bünyesi henüz buraya alışamadı. (Can başımızda dikiliyordu.) Ağacın kenarına taşıyalım.

- Ya da nehir kenarına taşıyalım. (Sinan gülümseyerek nehre doğru bakıyordu. Hepimiz baktığı tarafa baktık. Nehrin oraya getirmişti bizi Batuhan. Bilerek mi yapmıştı yoksa tesadüf müydü bilmiyorum ama sayesinde doğru yola gelmiştik.)

Batuhan'ı nehir kenarına taşıdık. Ezgi hemen nehirden bir avuç su alıp Batuhan'ın yüzüne attı. Uyanmayınca aynı şeyi tekrar yaptı.

- Bence bölünmeliyiz. Asel ve Hakan kasabaya taşısınlar şu çocuğu. Biz de yola devam edelim. (dedi Sinan, Ezgi'yi izlerken.)

- Ben neden? ( Sinirlenmiştim. Hem benim haritam sayesinde kapı bulmuşlardı, hem de beni göndermeye çalışıyordu.)

- Senin sevgilin değil mi? (Bana baktı.) Yanında olmak istersin diye düşündüm.

- Yanlış düşünmüşsün. Ben yola devam ediyorum. (Ezgi bize doğru bakıp gözünü devirdi.)

- Asel? (Batuhan gözlerini açmıştı.) Ah! (Fakat belli ki güneş gözlerini acıtıyordu, acıyla elleriyle gözlerini kapattı.)

- Acilen kasabaya götürülmesi gerekiyor. (dedi Can.)

- Tamam ben dönerim. (dedi Hakan.) Yalnız taşıyamam ama.

- Ben de geleyim. (dedi Ali.) Bizim için dönersiniz herhalde?

- Herkesi kurtaracağız. (dedi Sinan, kendinden emin görünmeye çalışıyordu.)

- Asel, sen gelmiyor musun bizimle? (Batuhan gözlerini zorla açarak bana baktı. Yutkundum ve arkamı döndüm.)

- Hadi devam edelim. (İlerlemeye başladım. Batuhan'ı taşımak için kaldırdıklarını duyabiliyordum. Ezgi ve Can arkamdan gelmişlerdi. Sinan kaldırmalarına yardım etmiş, onları gönderdikten sonra bize yetişmişti.)

- Batuhan, sevgilin değil mi? Neden dönmek istemedin? (dedi Ezgi merak içerisindeydi.)

- Hayır, bu nereden çıktı?

- Sosyal medyada görüyorduk, magazinlerde sizin için sevgili diyorlardı.

- Öyle bir şey yok. Hiç olmadı. (Ezgi cevap vermek için tekrar ağzını açtığında böldüm.) Konuşmak istemiyorum şuan. (diyerek hızlandım ve en önde ilerlemeye başladım.)

Hiç konuşmadan ilerliyordum. Düşüncelerimden uzaklaşmak istiyor ama yapamıyordum. Ne işi vardı burada? Ben onlardan kaçmak isterken yine yanımdaydı. Yıllarca görmek istediğim ama göremediğim insandan şuan kurtulmak istiyordum, kurtulamıyordum. Deney'in bir parçası değil miydi? Orada çalışmıyor muydu? Neden şuan buradaydı? Onun yüzünü görmek istemiyordum. Bir de hala onunla kasabaya geleceğimi düşünebiliyordu. Kafamdaki bu düşüncelerden dolayı ne kadar hızlı ilerlediğimin farkına varamamıştım. Toprak araziye –tarlaya- varmıştım hiçbir kurtla karşılaşmadan hem de.

- Az kaldı yolumuz. (dedim. Hiçbir cevap alamayınca arkama baktım.) Çocuklar? Neredesiniz? (Kimse yoktu. Korkuyla etrafıma bakındım. Yoklardı.)

Ormana geri döndüm. Neredeydiler? Nasıl ayrılmıştık? Geldiğim yönden geri koşmaya başladım. Bir anda yağmur yağmaya başladı, koşmaya devam ediyordum ama kimse yoktu. Bir yandan bağırıyordum. 'Ezgi... Sinan... Can... Neredesiniz?' Ses yoktu. Yapayalnızdım ormanda. Bıçağım da yoktu. Kaybetmiştim. Korkuyordum. Ama onları bulmalıydım. Aramaya devam ettim. Neredeyse nehre kadar geri koştum ama hala kimse yoktu. Umudumu kaybetmek üzereydim. Neredeydiler?

Bir ağacın kenarına çöküp hem dinlenip hem ne yapmam gerektiğini düşündüm. Bir kurtla karşılaşırsam kendimi savunacak hiçbir şeyim yoktu. Yağmur iyice bastırmıştı, sırılsıklam olmuştum.Onları bulmam gerekiyordu. Tekrar ayağa fırladım. Bu sefer farklı bir yoldan ilerliyordum. Tarlaya doğru yeniden varmıştım, hala kimse yoktu. Belki ben nehre doğru geri döndüğümde onlar buradan geçmiştir diye düşünerek ilerlemeye karar verdim.  Tarlanın ortasına geldiğimde karşıdan bir kurdun bana doğru koştuğunu gördüm. Tekrardan koşmaya başladım. Korkuyordum ve peşimdeydi. Yalnız ve savunmasızdım. Arkama bakmadan ilerliyordum. Ama yaklaştığını duyabiliyordum. Ayağım takıldı ve yere yuvarlandım. Telaşla ayağa tekrar kalkmaya çalıştığımda yeniden tarlanın ortasında olduğumu fark ettim ve ileriye baktığımda yine kurt bana doğru koşuyordu. Arkamı dönüp yeniden koşmaya kalktığımda arkamdan da başka bir kurdun koştuğunu gördüm. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde sağa doğru koşmaya başladım. İki taneydiler, ben tekiyle baş edemeyecekken ikiydiler. Koşmaktan artık bacaklarım tutmuyordu. Yeniden yuvarlandım.

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin