- Şimdi nereye? (dedi Can, ortaya söylemişti. Ama ben olayın şokundan çıkamıyordum. Ben rüya mı görmüştüm yine.)
- Bilmiyorum. (dedi Sinan. Sinan'ın sesi ile ağlamaya başladım. Gözyaşlarıma hakim olamayarak Sinan'a dönüp sarıldım. Neydi gördüğüm, noldu bilmiyordum. Çok korkmuştum.) Neler oluyor? İyi misin? (Ağlamamı durdurup cevap veremiyordum. Sinan'ın yüzünü avuçlarımın arasına alıp baktım iyice. Yüzünün her hattını ezberlemeye çalışıyordum.)
- Of! Hadi gidelim. Kimsenin keyfini bekleyecek vaktimiz yok. (dedi Zeynep. Sinan, Zeynep'e bakıp göz devirdikten sonra bana baktı.)
- İyi misin?
Can'ın uzattığı sudan bir yudum aldım ve kendime gelmem gerektiğinin farkındaydım.
- İyiyim, ilerleyebiliriz. Nerden gidelim? (Zeynep ilerlemeye başlamıştı bile. Peşinden devam ettik.)
- Noldu orada? (dedi Can, yanımdan yürümeye başladı.)
- Sonra anlatayım. (dedim fısıldayarak. Sinan'ın duymasını istememiştim.)
Binaların arasından ilerliyorduk. Nereye gideceğimizi, ne yapacağımızı hiçbirimiz bilmiyorduk fakat buradan kurtulmamız gerektiği konusunda hepimiz hem fikirdik.
- Şurada yemek molası mı versek? (Can, yanından geçtiğimiz bir mağazayı işaret ediyordu.) Ölüyorum açlıktan.
Herkes aynı durumda olduğunu Can söyleyince fark etti. Birçok mağazaya göre sapasağlam görünüyordu. Normalde olsa en güvenli hissettirmesi gereken yerken bu kadar sağlam kalmış olması ürkütmüştü. Zeynep önden giderek kapıyı ittirdi. Temkinliydi. Ardından Sinan içeri girdi.
- Kimse var mı? (dedi Sinan. Cevap gelmeyince Can ile birlikte etrafı kolaçan ettikten sonra bizi çağırdılar.)
İçeri girdik. Burası bir giyim mağazasıydı. Diğerleri yemek yemek için mağazanın dışarıdan en görünmeyen kısmına çöktüler. Ben ise reyonları gezme isteğimin önüne geçememiştim. Geçmiş hayatımda her hafta yaptığım alışverişler, harcamalar, lüks yaşamım aklıma gelmişti. Buradayken hiçbiri aklıma gelmiyordu. Gelecek zaman da olmuyordu gerçi. Ama özlemiştim. Burayı görene kadar farkında değildim ama tek derdimin 'ne alsam, ne giysem' olduğu günleri özlemiştim.
Reyonların arasında dolanırken kolona takılmış bir boy aynasına denk geldim. Korkunç görünüyordum. Üstüm başım çamur, saçlarım darmadağınık, yüzümde yara izleri... Eski Asel'den eser yoktu. Eski Asel'in aynadaki hali, her daim fönlü saçlar, marka kıyafetler, makyajlardı. Bu Asel korkunçtu ama güçlüydü. Güçlüydüm. Hayatım boyunca hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum. Her ne kadar pis olsam da yaşadığımı hissediyordum. Ama yine de üstümü değiştirmek çok da kötü bir fikir değildi.
- Nasıl olmuş? (Kabinden çıkan Zeynep'in sesi ile düşüncelerim dağıldı.)
Zeynep'e baktım. Üzerine bir tshirt bir pantolon, bir de deri ceket geçirmiş, saçına başına rağmen değişmiş ve daha güzel görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.