Filmlerde gördüğümüz zombiler salaktı, böyle hareketler yapamazdı. Eğer zombi olsaydı bu kadar mantıklı hareket edemezdi, en azından izlediklerim böyleydi. Bu şey, zombiden zekiydi ya da belki de bir insan daha vardı. Garajın camından garajın içine baktığımda kimse görünmüyordu. Bu demek oluyordu ki tuzağa düşen Sinan ve Can değildi, bendim. Arkama tedirgin bir şekilde döndüğümde markette gördüğümüz zombi görünümlü o şey bahçenin ilerisinden yine gülümseyerek bana bakıyordu. Villanın arka kapısına doğru hızla koşmaya başladım. Ben koşarken kılını bile kıpırdatmamıştı, benim içeri girmemi beklemişti. Arkamdan kapıyı kapattım hızlı adımlarla mutfağa koştum. Mutfağın kapısını kapattım, kapının üzerinde anahtar olmadığı için kitleyemedim. O yüzden mutfaktaki masayı hızla çekerek kapının önüne yerleştirdim. Bunu illa ki açacaktı ama belki zaman kazandırırdı. Çekmeceleri karıştırıp büyük bir bıçak buldum. Mutfağın camından bahçeye bakıyordum, elimde bıçak ile karşılaşmaya hazırlanıyordum. Giriş kapısının açılma sesini duymuştum. Elim titriyordu, bıçağı sağlam tutabilmek için iki elimin arasına aldım. Mutfak kapısından olabildiğince uzaklaşarak cama yaklaştım. Elimde bıçağı sıkı sıkı tutmuş, nefesimi tutarak beklemeye başlamıştım, mutfak kapısını zorlamaya başlayınca mutfak camından kaçacaktım. Dünyanın en saçma planıydı ama şuan tek çarem buydu. İçeride birinin yürüdüğünü duyabiliyordum. Salona doğru ilerlemişti. Camı sessizce açmaya çalıştım fakat sıkışmıştı. Cam açılmıyordu.
- Asel? (bu Can'ın sesiydi. O şeyden haberi olmayan Can, salonda beni arıyordu.)
Hızlıca kapının önüne yöneldim. Masayı çekmek için hazırlanırken biri daha içeriye girdi. Durdum, hareket etmeden sesleri dinlemeye başladım. Hırlama sesi duydum. Mutfağın önünden geçerek salona ilerliyordu. Can, koşarak merdivenlerden yukarı çıkmıştı, hala beni arıyordu ve habersizdi. O şey, salona doğru ilerlemişti. Can'ın peşindeydi. Adrenalinin verdiği cesaretle masayı hızlıca çekip mutfak kapısından dışarı çıktım. Koridordan merdiven görünüyordu ve o şey merdivenden yukarı çıkıyordu. Benim kapı sesimle bana baktı ve gülümseyerek çıkmaya devam etti. Beni umursamamıştı, Can'ın peşindeydi.
- Can! Kendini odaya kilitle hemen! Hemen! (Bağırıyordum. Madem umursamamıştı, Can'ı kurtaracaktım.)
- Asel nerede.. (lafı yarım kalmıştı. Sesi kesilmişti.)
- Can dediğimi yap hemen.
Elimde bıçak ile merdivenden yukarı çıktım. Can'ın kapısının önünde dikilen şey ile göz göze geldik. Bana gülümseyerek kapıya elini koydu. Tırnakları ile kapıyı kazımaya başladı. Bana bakmaya devam ediyordu.
- Uzaklaş oradan! (bıçağı ona doğru tutarak korkacağını umuyordum. Fakat tam tersi gülümsemeye devam ediyordu.)
Yavaşça yanına yaklaştım, artık dikkatini çekmiş olacağım ki kapıdan elini çekip direk bana baktı. Elini uzatım bıçağı tuttu. Bıçağı eliyle yamulttuktan sonra yine gülümseyerek bana baktı. Gözlerimin içine dik dik bakıyordu, minik adımlarla geri gitmeye başladım. O da bana yaklaşmaya başladı, her adımımda biraz daha yakındık ama saldırmıyordu. Sanki sadece korkutuyordu.
- Can hala bulamadın mı Asel'i? (Bu Sinan'dı. Direk şeyin dikkatini çekmişti. Beni ittirerek yere düşürdü ve yanımdan aşağıya doğru koştu.)
O kadar sert itmişti ki kafamı duvara çarpmıştım. Acı içerisine hızla ayağa fırlayıp merdivene koştum. Bir silah sesi patladı ve Sinan, o şeyi kafasından vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.