BÖLÜM 55

110 9 0
                                    


Ortada bulunan botanik alana doğru temkinli adımlarla ilerledim. Can bana doğru gelirken etrafını kolaçan ediyordu. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bu botanik alanın neden çevrelendiğini merak ediyordum. Bir şey mi gizleniyordu? Cesaretimi toplayarak çiçeklerin arasından boşluk bulup alana girdim. İçerisinde çiçekleri ezmeden dolanıyordum.

- Ne arıyorsun?

- Bilmiyorum. Bir şey olmalı.

- Neden?

- Etrafına bir bak. Yuvalar resmen bunu koruyor. (Can tek tek yuvalara baktıktan sonra o da botanik alana girdi.)

İkimiz de dikkatli gezerek bir şey bulmayı umut ediyorduk. Pembe renkli bir çiçek dikkatimi çekti. Eğilip çiçeğe dokundum. Çiçeğin özü de pembeydi ve o pembe sıvıydı bu. Parmağımdaki pembe sıvıyla oynayarak Can'a baktım.

- Bunu koruyor olabilirler mi? (Parmağımı ona doğru uzattım.)

- Bu yapışkan iğrenç şey mi?

- Evet o.

- Nereden buldun? (Çiçeği işaret ettim, o da yanıma yaklaşarak çiçeğe doğru eğildi.)

- Bu sıvı bu çiçekten mi geliyormuş yani?

- Öyle görünüyor. (Havanın gürlemesi ile ikimiz de sıçradık. Gökyüzüne baktım, kapkaranlık bir hava oluştu bir anda.)

- Olamaz.

- Noldu? (Dedim Can'a bakmıştım telaşla. Can, hava gürlemesinden korkup çiçeğin üzerine basmıştı. Çiçeği sapı yamulmuş, kopmak üzereydi. Çiçeğe dokunmamla elimde kalması bir oldu.) Bu iyi değil bence.

Büyük bir gürültü ile botanik bahçe sallanmaya başladı. Dengemi kaybedip yere düştüm. Can ayakta duruyordu, bir ağaçtan destek alıyordu. Sarsıntı devam ederken bir yandan da bahçenin ikiye ayrıldığını izliyorduk. Can, ağaçtan tutunarak zar zor yere oturdu. Sarsıntı azaldığında bahçenin ortasına bir geçit açılmıştı, yavaş hareketlerle emekleyerek geçite doğru ilerledim.

- Dikkatli ol.

- Bu bir geçit Can! Buradan gitmemiz lazım.

- Hayır, saçmala... (Büyük bir sarsıntı beni savurdu ve geçitten aşağıya yuvarlandım.)

Geçitin içerisi kaydırak gibi bir boruydu, içinde aşağıya doğru gidiyordum. Yaklaşık bir dakika boyunca kaydıktan sonra samanların içerisine düştüm. Kendimi samanların arasından kaldırmaya çalışırken kolumu soktuğum samanın içerisinde bir şey olduğunu fark ettim. Korku ile elimi çektim, ne olduğunu anlamadığım şey sertti. Ne olduğunu anlamaktan da korkuyordum. Başka bir yerden destek almak için elimi tekrar samana soktuğumda yine katı bir şey vardı. Ne olduğunu düşünmemeye çalışarak elimle ondan destek aldım ve vücudumu doğrultmayı başardım. Bacaklarımla hamleler yaparak samanların arasından yola indim. Yerde su birikintisi vardı. Burası kanalizasyon gibiydi, ama kokmuyordu.

- Asel? (Can'ın sesini duydum.)

- Can! Beni duyuyor musun? (Boruya doğru bağırdım. Fakat cevap gelmemişti.) Can! (Bir süre daha ses gelmemişti ki Can'ın çığlığı arasında samanlara düşmesi bir oldu.)

- Yaşıyor muyum? (Gözleri kapalı, korku içerisinde kendi kendine konuşuyordu.)

- Yaşıyorsun. (Gözlerini açıp etrafına baktı ve hızlıca doğruldu.)

- Bu samanların altında bir şey mi var? (Korku ile bana bakıyordu.)

- Elini ver. (Elimi uzattım. Elimi tutup hızlıca samanlardan indi.)

- Orada bir şey var değil mi?

- Bilmiyorum ama bilmek de istemiyorum.

- Ben de. Burası kanalizasyon falan mı?

- Hayır, hayır, hayır. (Etrafıma bakınmaya başladım. Çiçek yoktu. Elimdeydi nereye düşürdüm ben onu.)

- Noldu?

- Çiçek. Çiçek yok.

O çiçek önemliydi, o kadar korunduğuna göre önemli bir şeydi. Onu bulmamız lazımdı. Can da ben de etrafımıza bakınıyorduk. Fakat yoktu. Bir cesaret ile yeniden samanlara tırmandım. Tırmanırken samanların altındaki katı şeyleri hissediyordum ki bir tanesi elime dolandı. Elimi ondan kurtarmaya çalışırken samanların arasından elimle birlikte o da göründü. Bu bir eldi. Kopmuş, mosmor bir el. Çığlık atarak elimden fırlattım. Tiksinmiştim, korkmuştum. Bunun altında ölüler mi vardı? Ya çiçek?

- Asel, boşver gel, in oradan. 

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin